VAVEYLA

Hep başka hikayelerimiz. Anlatabildiklerimiz, ortaya dökmekten çekinip içimize sindiremediklerimiz. Endişelerimiz, başımızda yadırgamak için bile savaş verdiğimiz namus bekçilerimiz. Dekoltemizle üstümüze yük ettikleri isimlerimiz, eteğimizin boyuna göre akıllarına düşen tercihlerimiz. İlk reglimiz, ilk sevgilimiz, onlarda ‘milli olma’ egosunun karşısında çarşaftaki kanla kontrol edilen bakireliğimiz.

Onu giyme adın çıkar, onunla yürüme yanlış anlar, çok eğlenme hoppa derler, kezbanlık yapma sevmezler. Üzülme yuvan yıkılmasın katlanırsın derler, aldatıldın mı kocanı nasıl başka bir kadına kaptırdın dedikodularıyla ömründen bezdirirler. Annesin, çocukların için yaşa. Kocanı ütüsüz pantolonla insan içine çıkarma. Evin tertemiz olsun, konu komşu ne der sonra. Erkek arkadaşın olamaz, yakışmaz evli bir kadına. O etekle o saatte dışarıda ne işin var zaten, yolun belli, boşuna kendini savunma. Tesettürde makyaj olmaz, komik olma. O ne öyle deneme yanılma, kaç tane sevgilin oldu saçmalama. Sus, sevgisizliği görmezden gel. Saygısızlık değil, kıskanıyorum derler. Yalnız başına çıkma, arandığını zannederler. Seni değil vücudunu tanımak isterler. Onlarda ihtiyaç, sendeki namusa benzemez. Onlar davul zurnayla kutlasınlar erkekliği, sen sesini çıkarma. Aldığın pedi gazetelere sarsınlar, utana sıkıla kanamanı sakla. Emanetsin ya sen onlara, kendini boşuna korumaya çalışma. Taciz değil, canı istemiştir. Adı tecavüz olsa ne yazar, rıza göstermişsindir. Ailen duymasın, baban utanmasın.
Gelip geçer bunlar, kendine gel, sen kadınsın!

 

Hep tedbirli olmak lazım, namusuna sahip çıkmalısın. Vajina demeye, prezervatif markası bilmeye utanmalısın. Baskı değil bu, örf, adet, gelenek dediklerinde cevapsız kalırsın. Hizmetkar mısın? Belki. Çamaşır, bulaşık, ütü, yemek. Akşamına işten gelen erkeğini yatakta memnun et. Çok konuşma, dırdır derler. Şikayet etme, tripten bezerler. Baba evine geri dönülmez, gelinlikle çıkılan o kapıdan kefensiz girilmez. Çocuğun varsa çalışma, anneliğine laf ederler. Ben özgürüm de sıkıyorsa, ardından korkutan tehtidler. Ya ona, ya kara toprağa. Kim koruyacak seni kendinden başka? Oku, evlen, doğur. Plana ayak uydur.  Benim hayatım deme, eşitlik hiç isteme. Feministliğe gülüp geçtiklerinde, hakaret edercesine ‘karı gibi’ dediklerinde, ‘erkek ne derse o olur’ bakış açısının altında ezildiğinde, sustukların boğazında düğümlerce dizildiğinde, hatırla.

SEN KADINSIN!

Büyüdüğün masalları, okuduğun kitaplardaki romantik aşıkları, izlediğin filmlerdeki pürüzsüz sevdaları bırak bir kenara. Uyuyan Güzel eline batan iğneyle sonsuzluk uykusuna daldığında prensin onu bulduğu hikayeyi yırtıp at, boşuna okuma. Çünkü ellerin iğnelerden delik deşikte olsa dönüp seni bir öpücükle avutup, mutluluğa sürükleyecek bir prens yok bu dünyada. Rapunzel saçlarını prens tırmanabilsin diye o kuleden sarkıtamaz artık, yıllarca gözü pencerede sonsuz aşkını bekleyemez. Bu devirde o kuleden tek başına inmeyi öğrenmek zorunda. Pamuk prensesin şansına o sırada yoldan geçen prense inanma, hiçbir masal prensin prensese ‘Avcıyla ormanda ne işin vardı?’ dediğini yazmaz. Masallarda Hansel Gratel’i yarıda bırakmaz ya da Kırmızı Başlıklı Kız büyükannesine giderken tecavüze uğramaz. Adalet bu ya, büyüdüğümüz masallarda kötüler cezalandırılır, iyiler ise her zaman kazanır. Hep prensesleri kurtaran bir prens vardır. Külkedisi’nin umutsuz bekleyişi yerini onu bulmak için tüm ülkeyi elinde camdan ayakkabıyla baştan sona gezen prensin çabasına bırakır. İnanmalı mı? Kendini anlatmak için prensin seni bulmasına ya da o camdan ayakkabının ayağına uymasına ihtiyacın var mı?

Külkedisi akıllanmalı. Umutsuz, aciz ve sessiz olmak yerine ayakkabının diğer tekini tavan arasından çıkarmalı ve prensin karşısına çıkıp her şeyi bir bir anlatmalı. Pamuk Prenses anlamalı. Bu hayatta kimseye güven olmaz. Gözünü açmalı, kendini kötü kalpli cadılardan korumalı. Uyuyan Güzel her zaman onu uyandırmak için gelecek bir prensin olmadığının farkına varmalı. Kendi kendine uyanmanın bir yolunu bulmalı. Bir şeyler artık değişmeli. Kitaplarda uğruna dağlar aşan adamlar, kendini eksik ve yetersiz hisseden kadınlar değil, ne olursa olsun dimdik ayakta duran, kendine inanan karakterler anlatılmalı. Filmlerde eşitlik vurgulanmalı, diziler şiddeti değil şiddete karşı yapılabilecekleri aşılamalı. Kabul, farkındayız. Adalet yok. Elinde kanıtların, içinde tükenen umutlarınla kapı kapı gezsende bazen hiç cevap yok. Eteğinin boyundan, başörtünün rengine, makyajının koyuluğundan, sesinin şiddetine bakan, etiketleriyle seni damgalamaya çalışan bir toplum var. Farkına var.

Peki tüm bunların arasında çözüm nerede? Sende!

Tek çözüm sensin. Önce beyaz atlı prensin var olmadığını öğreneceksin! Hiçbir filmdeki gibi zengin bir adamın gelip her şeyi ayaklarının altına sermeyeceğini bileceksin! Okuduğun kitaplardaki gibi değil aşk, tecrübe edeceksin. Romantik, anlayışlı, pembe rüyaların ardında kıskançlık adı altında kısıtlama, hayatına iznin dışında koyulan kurallar ve seni yoran baskılar var, göreceksin.
Bu hayatta paha biçilemez şeylerde var dendiğinde gülüp geçeceksin, bir gün karşındaki el kaldırdığında o evden başın dik çıkacak kadar paran olmadığında pişmanlığı anlarsın. Çocuğum var katlanırım dediğin noktada, mutsuzluğun içinde boğulduğunda hiçbir şeyin çözülmediğinin farkına varırsın. Bugün, seni sen yapan her şeyi bir adam uğruna geride bıraktığında yarın öbür gün ‘Yapmasaydın o zaman’ cevabını aldığında her şeye geç kalmış olacaksın.

Kadına Şiddete dair maddeleri, haklarını öğreneceksin. Yapamaz, otur evine bak diyenlere inat kendini geliştireceksin. Özgüvenini kıranlara, yargılayıp yadırgayanlara, artık aynaya baktığında seni yoranlara inat kendini değiştireceksin. Eşitliği önce kendine öğreteceksin! Saygıyı ilk kez aştığında, elini sinirden kaldırdığında dönüp affedersen, bunun sonun başlangıcı olduğunu bileceksin. Bir tokat deyip geçmeyeceksin, seviyorum deyip affetmeyeceksin. Seni sana küstürene, hakettiğini senden mahrum edene cevap vereceksin. Bırak baskı kursunlar, bugün boyun eğersen, yarın dimdik duracak bir kız çocuğu nasıl yetiştireceksin?

Kadın kadının düşmanıdır diyenlere inat, şiddete karşı, eşitsizliğe karşı kol kola mücadele vereceksin. Bunun bir cinsiyet değil, bir zihniyet savaşı olduğunu, düşmanının erkekler değil, seni hor gören bireyler olduğunu farkedeceksin. Sessiz kalır susarsan, kendi ömründen verirsin.

Bu bugün sosyolojik, psikolojik ve siyasi her alanda kendini baskı altında hisseden, şiddete uğrayan, hor görülen, dışlanan, hayalleri elinden alınan, susan, susturulan, konuşsa da bir yararı olmadığına inanan, umutlarını hayal kırıklıklarına bırakan kadınlara bir vaveyla.
Bu devir, bu nesil, bu düzen değişecekse senin, benim, bizim sesimizle, içimize akıttığımız gözyaşlarıyla değil dilimizde yarattığımız sloganlarımızla, baskıya karşı yanlışlarımızla değil, hakkımız olduğuna inandıklarımız uğruna değişecek, yeniden şekillenecek!
Bugün, karşımızdaki bir cinsiyet değil, bu savaş erkeklere karşı hiç değil. Bir zihinle, bir düşünceyle, bir fikirle, bir gelenekle. Bizim için, eşitlik için, dimdik ayaklanmak için.
Bu yolda adım atan, sesini duyuran, susmayan, boyun eğmeyen tüm kadınlar için. 
Bugün tacizcilerine karşı susmadan, korkmadan savaşan, kendi ayakları üstünde durup dimdik yaşayan, baskıların altında ezilmek yerine onlara karşı koyan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun!

#KadınlarBirlikteGüçlü bu yüzden önemli olan #kadıngücü !

Yorum Yazın

Navigate
Verified by MonsterInsights