Kuzumcu Tayfa, Evlilik Modası ve İsyan

Flörtöz bir kadınım ben. İstemem yeter, çaba göstermekten, uğraşmaktan korkmam, çekingen kalmam, üç adım sonra ne olacağını planlamam. Bazı kadınlar narin, utangaç, kırılgandır hani. Kavanoz kapağı bile açamaz, yanında bir adam olmadan iki adım dahi atamaz. Hani erkekler bayılır böylelerine, onlara kendini dünyanın en mükemmel adamı gibi hissettirenlere.. Ben asla öyle olamadım. Çok güzel bir kadın değilim, hiç öyle olduğumu da düşünmedim. Ama akıllıyımdır, kendime baktırırım. Auram güçlüdür, özgüvenim yüksektir, yürürken bile bunu yansıtırım. Aşkı gelişi güzel yaşarım, hep uç noktalarda. Plansız, ani, sürprizlerle dolu. Yüzümü hiç beklemediğim zamanda güldürene, beni dünyadaki tek kadınmışım gibi hissettirene kalbime açarım.

Özellikle son bir yıldır özgürlüğüme çok düşkün bir yapıya büründüm. İlişki ya da evlilik sahip olduğum bu özgürlüğün yanında neredeyse tüm cazibesini kaybetti. Etrafımdaki hemen her evliliğin sorunlarını duymak, ilişki içerisindeki kısıtlamalara ve kavgalara şahit olmak beni boğan bir kıvama geldi. İyice soğudum, uzaklaştıkça da yalnızlığa daha çok yaklaştım ve alıştım. Ama karakterim ve flörtöz yapım beni bir miktar arada bıraktı, böyle arafta bir yerde kalakaldım. Şimdi, yaş ilerledikçe eskisi kadar kolay olmuyor birini kolunuza takıp gezmek. O yüzden eleme sisteminiz otomatik olarak daha detaylı bir incelemeye evriliyor. Ama bu detaylı inceleme kısmı beni epey sıkan bir durum olduğu için uğraşmazdım şu zamana kadar. Hissettiğimin peşinde koşar, mantığımı kaldırıp atardım. Ta ki ‘Kuzum 🙂 Allah sana da nasip eder inşallah’ kitlesi hayatıma girip beni benden alana kadar.

Kuzum’cu Zihniyet

Bu lanet olası kuzumcu tayfa hayatımı işgal etmeye başladığında önce bir afalladım. Biriyle tanışıyorum, ‘Ya çok sempatik bir adam’ diye konuya giriyorum, soru yağmuru başlıyor. ‘Evi var mı, arabası var mı, ne iş yapıyor, ailesi nereli bak bu çok önemli kütük tam neresiymiş?’ diye sonu olmayan bir sorgulamayla karşılaşıyorum. Adam sempatik miydi, yakışıklı mıydı, bana gülümsedi mi, bir şey hissettim mi hiçbir şey kalmıyor aklımda, ruhum sıkılıyor. Ya ne bileyim ben kütüğü neresi, alt tarafı sempatik dedim bir bırakın da iki duygu yeşersin içimde, ama yok. Daha başlamadan öldürüyorlar içimde filizlenenleri. Ulan bir de bu kuzumcuların bir etkisi var insanın üstünde, böyle eski ilişkinden örnek falan verip seni inanılmaz bir geçmiş girdabına sokuyorlar. ‘Aa evet bak eski sevgilimin memleketi şurasıydı ondan olmadı zaten’ diye saçma sapan düşüncelerin içine sokuyorlar seni. ‘Evet evet arabası yoktu diye geleceğe dair belirsiz hissettim, haklısın galiba’ derken buluyorsun kendini. Lan dur be kızım, Allah aşkına ne alakası var?!

Çevrem evlenen, çocuk sahibi olan kuzumcularla doldukça, bir de bunlarla muhattap olmak zorunda kaldıkça benim flörtözlüğüm yerini garip bir kaygıya bırakmaya başladı. İçki içmeyi ve dans etmeyi çok severim ben. Özellikle Cumartesi geceleri, dışarıda olup sabaha kadar eğlenmek en sevdiğim şeylerden biri. Instagram story’e olan düşkünlüğümü de zaten biliyorsunuz. Eğlenirken bir hikaye paylaşıyorum, kuzumcu tayfadan biri hemen atlıyor. ‘Canım oralarda bulamazsın aradığını eheheh 🙂 Böyle şeyleri çok paylaşıyorsun diye yalnızsın sen bak, benimkinin kuzenini ayarlayayım istersen sana’ mesajı geliyor. Sinirden kendimi içki komasına sokmak istiyorum. ‘Yahu, yalnızlık bir eksik değil bir tercih!’ diyemiyorsun, böyle kimse beni sevmiyor moduna sürüklüyorlar yavaş yavaş seni. İşle alakalı bir şeyler anlatıyorum hop kuzumculardan biri atlıyor ‘Hep iş hep iş kafayı yiyeceksin ehehe 🙂 Ben de çeyizle uğraşmaktan çok yoruldum ya hiç sorma. (Asla sormuyorum) Ay nasıl zor bir şeymiş sen de yaşarsan (!) anlayacaksın. Ama şimdi tanışsan, ilişki süreci, evlilik falan en az üç sene, henüz bir aday bile yok dimi korkma ama hiç ummadığın an da oluyor :)’ diyor, afallıyorum modum yine düşüyor.

Hele bu tayfanın hamile olanları hiç çekilmiyor. Allahım, o doğurup dünyayı kurtaracak sen evlenemediğin için cehennemde yanacaksın sanki öyle bir tavır. Bir de bunların ortak özelliği, lafı sokarken gülücükler saçmadan duramıyorlar. Şakayla karışık iğneliyorlar seni, senin için üzülüyorlar sanki öyle bir bakış var gözlerinde. Sen kedilerinle evlenemeden yaşlanmış bir kadın gibi dudaklarını titreten bir hüznün içine sürüklenirken onlar düğün hazırlığı yapıyor sanki, depresyona girecek kıvama geliyorsun. Evlenme teklifi videolarının altına ‘Hayırlı olsun’ yazıyorsun tak yorumuna bir cevap ‘Ayyy saol canım benim inşallah allah sana da nasip eder :)’ Tüm instagram kitlesinin önünde koca bulamamış bir konuma düşüyorsun, çaresizce ‘Ama yalnızlık benim seçimim yaa. Valla bak isterseniz mesaj kutumu göstereyim :(‘ diyesin geliyor. Cevap vermediğiniz mesajlara bakıp bakıp ulan ben bunlardan biriyle evlenebilir miyim acaba diye sorgulamaya başlıyorsunuz. Çünkü bunların bu lafları zehirli, yavaş yavaş siz farketmeden zehirliyorlar sizi. Anlamıyorsunuz bile kuzumcuların zehrinin yavaş yavaş aklınıza girdiğini. Ta ki, artık kuzumcu zihniyetine teslim olduğunuzu anlayana kadar.

Benim anlama hikayem şöyle oldu;

Kızlarla sohbet arasında, yine bir erkek muhabbetinin tam ortasında kendimi şu cümleyi kurarken buldum. ‘Napıcam ya, şimdi tanışsam, tanıma süreci, ilişki derken, evlilik teklifi almam en az 3 sene! Yalnız öleceğim galiba kızlar ben’ Aman Allahım! Ben söyledim bunu, ben! Dolabın bir köşesine attığı tek taşın suratına bile bakmayan, bir kalemde dört seneyi silip atan, mesaj kutusundaki ’99+ istek’ sekmesini bile açmayan ben, kuzumcuların zehiriyle sarsılıp ‘Allah bana da nasip eder inşallah :)’ kızı oldum! Kariyer planlarımın arasına bu zehir nasıl girdi, ele avuca sığmayan Ece bu cümleyi nereden öğrendi anlayamadım bile. Resmen değişmişim ben, ağzımdan evlilikten başka bir şey çıkmıyor. Ne başarılarım, ne kendimi böyle sevişim, hiçbir şey kalmamış geriye sanki. O kadar korktum ki bu cümleden, kuzumcu oldum diye o kadar panik yaptım ki anlatamam. Ödüm koptu. Düzeltmem lazımdı kendimi, özüme dönmem, bu zehirden bir an önce kurtulmam lazımdı. O yüzden aynaya bakıp ‘Napıyorsun sen ya!’ yüzleşmesini daha fazla ertelemedim. Kendimi, kendime geri getirdim.

Tüm bekar kızlar adına, kuzumcu tayfaya;

Yanında elini tutan bir erkek göremediğin her kadına gülücükler savurarak söylediğiniz ‘Allah sana da nasip eder, hem de hiç ummadığın an da :)’ cümlelerinizi, en verimli çağınızda parmağınıza bir başarı sayarak taktığınız yüzüklerinize kazıyabilirsiniz. Hayatınızda aldığınız tek teklif, evlilik teklifi olduğu için bunu başarıdan saymanızı da, üstüne konuşmadan duramamanızı da inanın anlayabiliyorum. Ama aldığımız bir iş teklifinden heyecanla söz ederken araya soktuğunuz iğneli laflarınızı, bambaşka bir şeyden söz ederken konuyu evliliğe getirip çeyiziniz üzerine uzayan konuşmalarınızı, asla anlayamadım. Asla da anlayamayacağım. ‘Herkes çift, sıkılmazsın dimi :)’ derken yalnızlığa karşı acınası bakışlarınız o kadar sinir bozucu ki insanları delirtiyorsunuz. Hayatında size yazan ilk erkeği evlilik yoluna ite kaka sokabildiğiniz için, birinin seçenekleri bile değerlendirmemesine ihtimal dahi vermiyorsunuz. Evliliğe karşı mesafeli olmanın bir seçim olduğunu anlamak yerine, karşınızdaki evlenemiyormuş gibi iğnelemek daha çok hoşunuza gidiyor. Çünkü elinizde sahip olduğunuz, üzerine fikir beyan edebildiğiniz tek şey bu, kocanız. Tek başınıza varlık bile gösteremediğinizden, çift olmayan herkese yarım gözüyle bakıyorsunuz. 

Sizden ve bitmeyen koca muhabbetinizden gerçekten çok sıkıldım.

Ayakkabılarınızın altında ismimi görmek istemiyorum. Bir erkeği parasıyla ölçmek, arabası var mı yok mu diye düşünmek zorunda hissetmekte.. Birini sevdiğimde, bir ilişkiye başladığımda tek derdim evlilik teklifi almak olsun istemiyorum. Çeyiz hesabı yapıp, düğün mekanlarını hevesle incelemekte.. Bir gelinlikçi önünden geçerken rolden iç çekip birine evlilik sinyali vermek için kurnaz planlarla zaman kaybetmek istemiyorum. Gülümseyerek sorduğunuz evlilik sorularının karşısında acınası bakışlar görüp uyuz olmaktan sıkıldım.

Seviyorum ya, bekar olmayı seviyorum. Geleceğe dair plan yaparken yanımda birini hayal etmek zorunda hissetmemeyi, evimde bir şey bozulduğunda kendim tamir edebilmeyi, bir erkeğe ilk baktığımda cebini değil sadece onu görmeyi seviyorum. Bayılıyorum yalnızlığa. İstediğim an istediğim her şeyi tek başıma yapabilmeyi seviyorum. Evde tek başıma zaman geçirmeyi, canım bir şey yemek istediğinde bir restauranta tek başıma gidebilmeyi ve tek başıma içki içip sarhoş olabilmeyi.. Yaşamak ya da hayatta kalmak için yanımda biri olmasına gerek yok ve ben bu özgüvenin kendisini seviyorum. Zehirli sözleriniz ve evlilik tabularınız yüzünden hayatımın geri kalanını asla mutlu olamayacağım bir adamla geçirmek üzere parmağıma taktığım yüzükten kurtulduktan sonra hissettiğim hafifliğin kendisini seviyorum.

Psikolojik baskınızı, bitmek bilmeyen çeyiz yarışınızı, heves uğruna daha kendiniz çocukken hesaplamaya başladığınız bebek telaşınızı, evinizin hanımı, kocanızın bir tanesi olmak için verdiğiniz savaşı, parmağınıza takmak için yedi takla attığınız yüzüklerinizi de alıp çıkın hayatımdan. Defolun gidin ya, bir rahat bırakın Allah aşkına.
Gold mobilyalarınızla size kuzumcu ütopyanızda mutluluklar.
Benim geleceğe dair, içinde sadece beni barındıran çok fazla planım var.

Yorum Yazın

Navigate
Verified by MonsterInsights