Lora: Kadınlığın Hüzünsel Alıntıları
Yazmayı sevmenin özünde okumayı sevmek yatıyor, bu aşikar. Bazen yazmaya cesaret edemediğimiz, hissedip kelimelere dökemediğimiz şeylere başkalarının kalemlerinde denk düşüyoruz. Başka birini okumak, kalemine yansıtamadıklarına içlenip, cesaretine hayran kalmak, muhtemelen kıskanmakla bağdaşan bir durum. Bu yazı, beni kıskandıran tüm alıntıları topladığım, yazamadıkça dönüp okumakla yetinmeye çalışacağım bir insanın kelimelerini sakladığım, kendime yasakladığım bir arşiv olsun istiyorum. Kendime gelirken yoruldum, işte bütün hikayem budur. Bugün biriyle tanıştıracağım sizi. Kalemi bir başka, mutlaka bir noktada kelimeleriyle kesiştiğiniz bir insanla. Muhtemelen bir akşam Twitter’da, ya da tadına vardıysanız Tumblr’da denk geldiğiniz ama yeteneğini bu denli derinden keşfedemediğiniz bir kadınla. Lora. Bana kalsa, blogu kapatır sadece onu okurum. Öyle bir etkisi var üzerinizde çünkü. Onu okurken zaman zaman yetersiz kalıyor kelime hazneniz, anlam vermek güç oluyor. Ama anlamaya başladığınız zaman, yaranıza bir panzehir, ruhunuza bir tercüman bulmuşçasına takılıp kalıyorsunuz kelimelerinde. Bir başka hissetmenin, farklı bir pencerenin, alışık olduğumuz manzarasını yeniden keşfetmek gibi yazdıkları. En…