Temmuz 2015

5 Posts Back Home
Showing all posts made in the month of Temmuz 2015.

Rahat uyu Aysun Altay, susmayacağız!

Nerede güvende hissedelim kendimizi? Nereye sığınalım, kime anlatalım, attığımız çığlıkları sağır insanlara nasıl duyuralım?  Benim bir kadını daha uğurlayacak gücüm kalmadı. Nasıl anlatalım ? Onca kadını toprağa verdik, arkasından ağıtlarla siyahlar arasında ‘Susmak yok!’ dedik. Biz daha ne yapalım? Erkekliklerine laf söylendiğinde göğüsünü kabarta kabarta kendini koruyan, söz konusu ‘namus’ olunca kendi canından insana kıyan sözde çok ahlaklı karşı cins, bu satırlar sizin için. İki kez bileklerini keserek canına kıymış olan bir candan söz edelim hadi. Abisinin tecavüzüne uğramış, birde yetmezmiş gibi ailesi ‘şikayetini geri alması’ için baskı uygulamış.. En güzel yaşında hayallerinden, hayatından, sevdiğinden vazgeçmiş gencecik bir kadın. Kalbinden vurmuş kendini, muhtemeldir ki abisinin isteklerine boyun eğmek zorunda kaldığı, gençliğinin elinden alındığı o ilk an zaten ölmüştü. İntiharın tek çıkış yolu olduğunu hissettirmek, bir canı intihara sürüklemek.. öldürmekten daha beter değil mi ? Abi dediğin sarıp sarmalar, koruyup kollar. En korktuğun anda sana kucak açar. Canın yanarsa kahrolur, içi…

Erkeklerde haklı, kızlar biz ne yapmışız böyle?

Prenseslikten bahsedip duruyoruz hep. Kadın olmak çok zor, ay bu erkekler bizi hiç anlamıyor, düz mantık bunlar falan filan. Olaya birde erkeklerin tarafından bakmak lazım sanırım. Tamam yani biz her zaman haklıyız bunu kimse inkar edemez ama onlara da yazık be. Bu yazıyı okuduğunuz zaman inanın kızlar erkeklere de hak vericeksiniz. Çoğumuz diyoruz ki arkadaş olarak erkekler kızlardan daha iyi. Ama onları flörtleşicek erkek statüsüne aldığımız zaman dünyanın en salak insanına dönüşüyolarmış gibi hissediyoruz. Bu beklentilerimizin çok yüksek olmasından kaynaklanıyor olabilir mi acaba?  Arkadaş gözüyle baktığımız zaman bizi anlayan, zaman geçirmekten hoşlandığımız bu varlıkları sevgili olma yolunda öyle bir harcıyoruz ki adamlar ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Yani düşünsenize Kıvanç Tatlıtuğ gibi bir erkek hayal eden kıza yetmeye çalışıyorsun. Onlara yaptığımız en büyük haksızlıkta bu sanırım. Prenses değiliz ama işte hepimiz bir prens bekliyoruz. Hemde o biçim bir prens yani. Anlayışlı, kıskanç ama çokta fazla değil, bizi üzdüğü zaman evin önünde ağlayacak,…

Tiyatronun Gözyaşları: William Shakespeare

Modern dramın kurucusu, ünlü İngiliz sahne şairi William Shakespeare. Bu ismi duyduğunuzda muhtemelen gözünüzün önünde gelmiş geçmiş en büyük tiyatro yazarlarından biri canlanacaktır. Ancak ne yazık ki dünya nüfusunun yarısı gibi bu yazıyı okuyan okuyucularımın da İngilizlerin tanrıçalaştırdığı bu adamın hayat hikayesinden haberleri yok. Çoğu insana göre William ‘Romeo ve Juliet’, ‘Othello’, ‘Macbeth’ gibi şaheserlerin arkasında duran bir isimden ibaret. İngiliz Edebiyatına tutkuyla bağlı olduğum, hatta onun en güzel oyunlarında biri olan Othello’nun eşsiz karakteri Desdemona’yı canlandıracağım şu sıralar beni Rönesans sanatçıları arasında yer almış, bir çağın değil bütün çağların adamı olan Shakespeare’i ve hakkındaki skandalları araştırmaya itti. Bu yazımda uzun ve yorucu bir araştırmanın sonuç raporudur. Eserlerin gerçekten Shakespeare’e ait olup olmadığı yüzyıllardır tartışma konusu. Hayatı hakkında yazılı, sağlam kaynaklara dayanan pek bir bilgi olmayışı, hele eserlerini sağlığında tam olarak yayınlamamış bulunması, kesin yazılış tarihlerinin bilinemeyişi gibi birçok aksaklık, bu belirsiz durumu yaratmıştır. Bu konu üzerine araştırma yapmış birçok…

Bir kahve?

Aşktan söz edelim hadi, uzun zamandır bu konuyu konuşmadık. O en tatlı heyecanlarımızdan, vazgeçmemek adına verdiğimiz savaşlardan konuşalım. ‘Ay ben bu adamı hayatım boyunca tavlayamayacak mıyım yahu!’ döneminin gıcıklığından, ‘Allah belanı versin ömrümü yedin be’ cümlesinin uçurumun kıyısında bizleri beklettiği anlardan konuşalım. Ne çok seviyoruz bir başkasını sevebilmeyi. Yaşımız kaç olursa olsun bu heyecanın içine girmek için fırsat kolluyoruz. Ne var lan bu aşkta dedirtiyor insana dimi. Aslında çok güzel be. Bir kalbin atışını dinlerken onun sana ait olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Biliyorsun geçmişinde biri var silemeyeceğin, yada birileri. Var çünkü seninde olmuştu. Ama o an senin, o an sizin. Çocukluklar, şımarmalar, kavga sonrası dayanamayıp kahkaha atmalar hepsi, her an bunun bir parçası. Senin için yaşayan biri var sanıyorsun. Evet sanıyorsun çünkü aşıksın. Gözlerin pembe bulutlardan bir göz bandıyla kapalı. Bir kokuyu, bir teni, bir gülümsemeyi mutluluk  sanıyorsun. Biliyorsun aslında sonu var. Kavgalar var ortada, uymadığınız aşikar. Belki kabulleniyorsun bir zaman…

Sonuç : Hep Aynı Tükenişler

‘Bende burdayım!’ demenin farklı yolları vardır. Yaşarken attığın sessiz çığlıkları insanlara iletmek için kimisi şiddet kullanır, kimisi yazar, kimisi çizer, kimisi şarkı sözlerine döker hislerini, kimisi dans eder. Şu zamana kadar ‘Ben burdayım!’ demek için hep yazdım. Yazılarla büyüdüm, satırlarla olgunlaştım. Kimi kendini anlatmak, kimi de gizlemek için yazar. Hep kendimi anlatmak için yazdım. Aşklarımı, yorgunluklarımı, özlediklerimi hatta en büyük korkularımı.. Yazıları yazarken öyle dürüst oluyorum ki sonradan okuduğumda ‘böyle mi düşünüyorum sahi?’ diyorum kendi kendime. Hep anlatmak için yazdım ama üzgünüm bugün kendimi gizlemek için yazıyorum. Çünkü ilk kez yapmam gereken bir seçim var ve ben bunun getirdiği sorumluluktan korkuyorum. Hayalperest oluşum hep daha fazlasını istememe neden olduğundan o içimde kalan son umut kırıntılarınıda sonuç sayfasına baktığımda kaybettim. Çok güzel üniversitelere gidebilirim. İstanbul, Ankara, İzmir hepsinde dört senelik bir öğrencilik hayatım olabilir. Ama istemiyorum. Hep aynı hayali büyüttüm ben içimde, her gece rüyalarla buluştuğumda hep aynı hayat düzenini oturttum.…

Navigate