Prenseslikten bahsedip duruyoruz hep. Kadın olmak çok zor, ay bu erkekler bizi hiç anlamıyor, düz mantık bunlar falan filan. Olaya birde erkeklerin tarafından bakmak lazım sanırım. Tamam yani biz her zaman haklıyız bunu kimse inkar edemez ama onlara da yazık be. Bu yazıyı okuduğunuz zaman inanın kızlar erkeklere de hak vericeksiniz.
Çoğumuz diyoruz ki arkadaş olarak erkekler kızlardan daha iyi. Ama onları flörtleşicek erkek statüsüne aldığımız zaman dünyanın en salak insanına dönüşüyolarmış gibi hissediyoruz. Bu beklentilerimizin çok yüksek olmasından kaynaklanıyor olabilir mi acaba?
Arkadaş gözüyle baktığımız zaman bizi anlayan, zaman geçirmekten hoşlandığımız bu varlıkları sevgili olma yolunda öyle bir harcıyoruz ki adamlar ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Yani düşünsenize Kıvanç Tatlıtuğ gibi bir erkek hayal eden kıza yetmeye çalışıyorsun. Onlara yaptığımız en büyük haksızlıkta bu sanırım.
Prenses değiliz ama işte hepimiz bir prens bekliyoruz. Hemde o biçim bir prens yani. Anlayışlı, kıskanç ama çokta fazla değil, bizi üzdüğü zaman evin önünde ağlayacak, ay dönümlerinde süprizlere boğacak ama fazlada süpriz beklemeyecek.. Ne kız arkadaşı? Yanındaki her kız potansiyel kaşardır ama bizim erkek arkadaşlarımız olabilir çünkü onlardan vazgeçmek çok zor geliyor dimi ? Sonra düşünceli olması lazım. Regl dönemlerinde ağzından çıkacak tek kelime ilişkinin sonu olabilir. Bir kere bu adamlar çalışıyor, bu çalışma temposunun arasında birde utanmadan ilgi bekliyoruz. Çok ilgi göstersin ama fazlada sıkmasın diyoruz. Lan bunun ortasını biz bulamamışız daha herif ne yapsın ? Yani şimdi kendimden biliyorum ‘Bir çikolatayla bile mutlu olabiliyoruz bizi nasıl üzdünüz be’ diye bağırıp isyan ediyoruz ama o çikolata geldikten sonra beklentiyi bir üst seviyeye taşıyoruz. Onlar hep uğraşmalı çünkü bir erkeğin ilgisini kazanmış bir kız kendiliğinden başında tacıyla gezmeye başlar.
İstiyoruz ki her yerde bizi sevdiğini bağırsın ama çokta yılışık olmasın. Çok sevince ‘Öf bu ne be bensiz ölcek galiba çok sıkıldım’ çok sevmeyince de ‘Allah belanı versin bensiz de yaşarsın demek nasıl yaparsın bunu bana’ triplerine giriyoruz. Trip demişken en baş belası durumda bu. Acıyorum valla ne çok süründürüyoruz. Yan yanasın adam yanında elini tutuyor ama yok ‘O kız sana neden baktı, garson kıza neden buzda ekler misiniz dedin bla bla bla’ taramalı tüfek gibi bir dakikada iki kere trip atıcak bir şey buluyoruz. Sonra bide ‘Seni istiyorum’ olayı var. Adam sürekli öpse ‘Ay bu bana farklı gözle bakıyor’ diye kendimizi harap ediyoruz. Öpmese whatsapp dedikodu grubuna ‘Kızlar bu beni sevmiyor, öpmüyor bile’ diyerek alarm veriyoruz.
Kavgalarda ayrılık sinyali çakıyoruz ki diken üstünde olsun, yoksa ayrılmak aklımızın ucundan bile geçmiyor. Maksat ‘Ben seni çok seviyorum bunu bize yapma lütfen’ gibi cümleleri duyabilmek. Başka kadın meselesi var bide. İstiyoruz ki bizimle bir şey yaşamasın, toplum baskısının getirdiği bir durum var ortada. Bizle yaşamasın yaşamasın ama başkasıyla yaşarsa ölümlerden ölüm beğensin. Ee bu herif napsın afedersiniz, adam genç yaşında kuruyup gitsin mi ? Bizim için başkalarıyla kavga etsin bile istiyoruz bazen. Kavga edince de ‘Bu yaptığın çok çocukçaydı’ diyerek adamı şoka uğratıyoruz. Süprizler, uçsuz bucaksız ilgiler, bizim için dökülen gözyaşları, romantik akşam yemekleri hepsini tek erkekte istiyoruz. İstiyoruz ki bizi başka bir adamın ilgisine itmesin. Adam yemeğe çıkarsa ‘Gül nerde? Hani gül yok ee gerizekalı gülü unutmuşsun’ diye trip atıcak durumdayız. Böyle yapa yapa etraftaki sevme potansiyeli olan adamları piçin teki olmaya ittik.
Uyanmadık mı ? Uyandık. Uyandık kızlar ama biraz geç oldu be. Şimdi her gelenin ardından ‘Bu da olmadı’ diyerek kendimizi sorgulamaya başlıyoruz. Hep tripler, hep memnuniyetsizlikler. Bence birazda teşekkür etmek lazım.
Şu yukarıdaki satırlarda yazan her şeye rağmen bizi sevmeyi başaran, dışarıdaki diğer kadınlara gözlerini kapatıp kulaklarını tıkayan tüm ‘adam’ lara teşekkürler. Bunca dengesizliğimize rağmen ağladığımızda ‘Buraya gel, ben senin tek gözyaşına dünyayı yakarım lan’ diyip o güvenli omuzları bize açan, ihanetin kıyısından bile geçmemiş, geçmişimizi süslemiş, kısa bir süre için bile olsa güzel duygular hissettirmiş o koca kalpli güçlü adamlar, çıtayı Allahuekber dağlarının tepesine istedikleri kadar çıkarsınlar. Ağzınızdan çıkan ‘Seviyorum be hatun’ sözüne hiçbir şey değişilmez.
İyi ki vardınız, iyi ki de varmışsınız.
1 Yorum Var
Duygulandırdı açıkçası teşekkürler…