Mayıs 2020

4 Posts Back Home
Showing all posts made in the month of Mayıs 2020.

La hora de las musas | Netflix | Valeria

İspanyol yapımı Valeria 8 Mayıs’ta Netflix’te izleyici ile buluştu ve Türkiye’de en çok izlenenler listesine onuncu sıradan giriş yaptı. Dizi Elisabet Benavent‘in bir milyon kopyadan fazla satan 5 kitaplık roman serisinin bir uyarlaması. Peki 8 bölümden oluşan ilk sezonuyla karşımıza çıkan Valeria sıkıcılıktan öldüğümüz şu karantina döneminde çerez niyetine izlenebilir mi? Teknik bilgileri hızlıca geçelim.. Roman serisinin yazarı Elisabet Benavent’in yaratıcı danışman olarak da yer aldığı dizinin yapım şirketi  Plano a Plano. Dizinin yaratıcısı María López Castaño dizinin senaryosunu Fernanda Eguiarte, Aurora Gracià ve Almudena Ocaña ile birlikte kaleme almış. Inma Torrente ve Nely Reguera’nın yönetmen koltuğunda oturdukları dizinin başrollerinde, Diana Gomez (Valeria), Silma Lopez (Lola), Teresa Riott (Nerea) ve Paula Malia (Carmen) yer alıyor. Ibrahim Al Shami J.(Adrian) ve Maxi Iglesias (Victor) ise bizi ikilemde bırakan diğer rolleri üstleniyor. Netflix dizinin resmi konusunu açıklarken ‘İşinde ve evliliğinde kriz yaşayan bir yazar, kendilerini keşfetmekte olan üç yakın dostuna sığınarak onlardan…

Perestiş | Bir Anne Hikayesi

Geçen gün bir mesaj geldi annemden. ‘Bir yazı yazsana şöyle iç ısıtan, güzelliklerden, umuttan bahseden. Mutlu olalım’ yazmış. Anne sözü dinlenir malum, söz konusu onun dilediği bir şey ise yapmamak olmaz. Onun isteği üzerine yani bu iç ısıtan, güzelliklerden, umuttan bahseden yazı. Biz üç kız kardeş daima kontrollü bir düzen içinde büyüdük. Evde toz alırken bile bir biblonun yeri asla değişmez, servis tabaklarının rafı günlük kullanılanlar ile karışmazdı. Odaların kapıları sürekli silinir, toz kalan bir yer olduğu zaman annem yarım yamalak iş yaptığımızı söyler, tekrar sildirirdi. Yemek asla ayırt edilmez, pişen her şey muhakkak yenir, o sofraya aç olmasak bile oturtulurduk, akşam yemeği rutinimiz hiç değişmezdi. Babam işten dönüp zili çaldığında, hepimiz karşılamak için kapıya dizilirdik, annem böyle öğretmişti. Buse, en küçüğümüz olduğundan her gün hiç bıkmadan kapının arkasına gizlenir, babam da yalandan onu sorup, saklandığını bilerek eğlenirdi. Söz konusu misafirse beş dakika önce kavga ediyor olsak bile, geride bırakır,…

Kırık Kalbin Hazineleri

Son zamanlarda biraz dengesizim. Karantina sürecinden mi bilmiyorum ama kendimle bu kadar baş başa kalmak oturup düşündüğüm, hissettiğim her şeyle yüzleşmek zorunda bıraktı beni. Bir süredir aynaya baktığım zaman gördüğüm kadına karşı yabancı hissediyorum. Bu sanırım alışık olduğunuz onca şeyden koptuğunuz vakit rastlaştığınız bir durum. Kendime baktığımda bazı şeyleri yitirmişim gibi geliyor nicedir. Geçen yıl çok başka bir ruh halinde, çok başka hedeflerin ortasında, sonu olmayan bir savaşta zafer kazanmaya çalışırken bugünlerim bir miktar daha carpe diem. Hadi açık konuşalım biraz.. Çoğu insan bunun farkında, uzun ilişki sonrasında yalnızlıkla geçen bir yılın içinde olmamdan kaynaklı bir durum bu, aşikar. Şimdilerde daha sert bir kabuk var sanki dışımda, bilmem neden, bir miktar daha umursamaz haller içerisindeyim. Doğrular, tabular sıkı sıkıya bağlı olduğum ne varsa hepsi bir başka gözüküyor gözüme. İnanmaya kördüğüm bağlı olduğumu sanırken, yeniden yapar mıyım sorusuna ‘asla’ dan başka cevap şansı bırakmıyorum. Mutsuzluk değil yaşadığım şey, öyle algılanmasın. Aksine,…

10. Yıl Özel: Başardık Küçüğüm

10 yıl oldu. İlk yazımı yayınlayalı, en umutsuz gün’lerimi, korku dolu dün’lerimi, hayallerimde büyüttüğüm bugün’lerimi, içimin en derinlerini satırlara dökeli, yazdıkça büyüyeli tam 10 yıl oldu. Ne garip, ne çok şey değişti. Ben değiştim, bakış açım değişti, duygularım, hissettiklerim, özlem duyduklarım ve şükrettiklerim.. Her yazıda, her başlıkta bambaşka bir kadına dönüştüm sanki, kendimle tanıştım, kendimi tanıdım, önce içimdeki küçük kadını anladım, sonra elimden geldiğince size anlattım. 10. yıl özel olmalı, benim için ifade ettiği her şey kadar hatırlanmaya değer bir anlamı olmalı. Bu yüzden bu yazıda, 2013 yılı günlüğümden bir sayfaya, daha önce hiç kimseye okutmadığım, sadece kendime sakladığım satırlara, seneler sonraki ben için yazdığım bir mektuba yer vereceğim. 30 Temmuz 2013 – Pazar  Sahur vakti, hala uyuyamadım. Geçmiş sayfalara baktım biraz sinirim bozuldu hep olumsuz şeyler yazmışım bu ne böyle, okunmaya değer bir şey var mı bu günlükte diyerek kuşkuya düştüm durduk yere. Biraz şu depresyon kafasından çıkıp düzgün…

Navigate