Belki farkında bile değiliz, evrenin hakimiyetinde, ömrümüz bir kum saatinden hallice orada bir yerlerde akışında. Geriye kaç kum tanesi kaldı acaba, bilmiyoruz ki başımızdan geçen onca şeyin o saatin akışına, hızına etkisi var mı? Ya da söylendiği gibi o karar zaten bizden bağımsızca çok öncesinden alınmış, yazılmış mıydı?
Bugün ölsem diye düşünüyor insan zaman zaman. Pişmanlıklarını, keşkelerini, yarım ağız tabulaşan kurallarını ve o son an ne hissedeceğini. Hep duygusal, hep çok uçlarda, fazla abartıyla yaşayan bir insan olunca yolculuğunuzun sonunu öyle ya da böyle düşünüyorsunuz. Mesela kaç yaşına kadar yaşayabileceğinizi, ne sebepten öleceğinizi ya da yaşadığınız hayata öldükten sonra biçeceğiniz değeri. Özellikle blogun onuncu yılında ve sanırım Mustafa şehit olduktan sonra, ardımda kalan insanlara fotoğraflar ve paylaştığımız anılar dışında ruhumdan cümleler ve düşünceler bırakacağım için burayı daha çok sahiplenmeye başladım. Söz uçar, yazı kalır misali ben öldükten sonra bile ruhumdan bir parça burada yaşayacak, bir nevi burası beni ölümsüz kılacak.
Şimdi öleceğimi bilsem, acaba hissettiğim şey ne olurdu?
Üzülürdüm elbet, Survivor adasına veda etmek gibi bir şey değil bu sonuçta. Kalanlar için üzülürdüm, herkesin her şeyin yokluğuna alışılıyor sonuçta ama hep bir eksik, hep bir yarım devam ediyorsun hayata. Ben bugün hala, hayal kurarken bir anda, Mustafa‘nın asla dahil olamayacağını hatırlayınca çok üzülüyorum mesela. İstemsizce ağlıyorum, öyle bir şey ki alışkanlık değil tam tabiri sanırım ama bir düzene oturmuş gibi bende artık bu. Geride kalanların gözünde yaş, ruhunda yara olacağım, onları eksik bırakacağım diye üzülürdüm. Sonra bir daha toprağa çıplak ayakla basamayacağım, gökkuşağı görünce heyecanlanamayacağım için üzülürdüm galiba. Ne garip, şimdi değerini bilmediğimiz bir şey ilk üzüleceklerim arasında. Gökyüzüne bakıp derin derin nefes alamayacağım için üzülürdüm, doğduğum gün anlamını yitireceği için belki. Sarılamayacağım için üzülürdüm, sevginin ne demek olduğunu tüm hücrelerimde bir daha hissedemeyeceğim için. En sevdiğim meyvelerin tadını bir daha alamayacağım ya da en güzel kokuları artık duyamayacağım için. Ölmeden Önce Yapılacaklar Listesi yarım kalacak diye üzülürdüm herhalde. Ama ruhum, bedenimi yitirdikten sonra dönüp olan biten her şeyi izleyecekse, bilmiyorum ama bu eğer böyle bir şeyse tüm eksikliklere ve üzüntülere rağmen gülümserdim. Çünkü dolu dolu bir ömür yaşadım.
Kendimi sevdim, hep biraz daha fazlasını istedim, çok içten kahkahalarım da oldu, çok acı veren ağıtlarım da. Ama yaşadım ya, biraz argo olacak ama bokunu çıkarana kadar yaşadım. Ne bileyim, mükemmel bir ömrüm oldu diyemem ama dolu dolu yaşadım. Hiç önüme sunulanı öylece kabul etmedim, sesim hep çıktı. Bazen fazlasıyla isyan barındırsa bile söke söke aldım dilediğimi. Sen busun işte, bu kadarsın demedim mesela hiç. Yapamam dediklerim için bile kendimle kavga ettim. Sınırlarımı aşmak için çaba sarf ettim, kısıtlamaları elimin tersiyle ittim. Canım ne giymek istiyorsa onu giydim, kimsenin bakışı, ayıplayışı umrumda olmadı. O an yapmak istediğim ne ise, ona koştum. Bir sürü hata yaptım, öyle çok utandığım şey oldu ki bir daha yapmayayım diye bir kenara yazdım. Hedef koydum, elde edene kadar canım çıktı ama sonunda hep gurur duydum. Çok güzel yenilgilerim oldu, sürüne sürüne bir hal oldum. Ama işte, ben bu hayatta bir şeyler olmayı başardım. O yüzden söyleyebilirdim galiba, dolu dolu yaşadım. Pişmanlıklar, üzüntüler, hatalar ve yanlışlar hepsi hayatımı dolduran her şey, ömrümün bir parçası. Bir şarkıyı hissetmek, insanı insan yapan vicdanla yüzleşmek, baştan ayağa acıyla yüzleşmek ve huzuru aradığın bir labirentte çıkmazlarla debelenmek. Hepsi şu kadarlık ömrüme sığdı. Kim bilir daha neler sığdıracağım.
O yüzden bugün ölsem, kimse ardımdan üzülsün istemem.
Tabi biraz üzülün o kadar da değil ama çok üzülmeyin yani. Bu yolculuğun sonu, bir yerde devam edecek bir hikayeye bağlanıyor sonuçta. Daha her şey bitecek, hesaplaşma vakti gelecek. İnşallah birileri blogun yıllık masraflarını ödemeye devam eder. Vasiyetime yazayım bari bunu, en çok bu koyar herhalde. Ölüyorum ve blog kimse ödemediği için kapanıyor. Yemin ediyorum yukarıda bir şekilde işlemleri halleder, rüyalarınıza girer, başınıza bela olurum. O yüzden biri ödesin, dönüşümlü kendi aranızda halledin. Herhalde ben üzülmezdim ama sinirlenirdim ya. Beni nasıl hatırlayacağınızı merak ederdim, insanların hayatına ne kadar dokundum, onlar için ne anlam ifade ettim, bilmek isterdim. Kimin için pişmanlık, kimin boğazına düğüm oldum görmek isterdim. Şimdi bir anlamı yok bu yazının, ben öldüğümde değer kazanacak. Belki yüz yaşına kadar yaşayacağım ve buraları böyle yaşlı kadın yazıları ile dolduracağım. Çocuklarım hatta torunlarım olacak. Ya da orta yaşlarımda, hiç beklenmeyen bir an da son kez nefes alıp vereceğim, sonu o zaman hissedeceğim. Bilemeyiz, o kum saati şimdi akmakta. Ne kadar kaldığını bilmemek zaten hayatı güzel kılan. Bütün heyecanı burada. Bu hayat bana hiçbir şeyi yaşamak kadar sevmemeyi kafama vura vura öğretti.. Ve be onun getireceği her sona saygı duyuyorum. O yüzden siz de bir gün öldüğümde bunu böyle hatırlayın. Ben buraya, yazdığım her satıra bir ömür sığdırdım. Ve asla bu gökyüzünün kara bulutlarla kaplanmasını istemiyorum.
Bu da benim senelerce burada kalacak -herhalde senelerce yaşarım diye düşünüyorum- , hep hatırlanacak ama ancak ben öldükten sonra anlam kazanacak ölüm bestem olsun.
Bir gün, bir yerde, bir şarkının melodisinde ya da bir kitabın altını çizdiğin cümlesinde beni hatırlayacak ve bu hayatta seninle paylaştığımız bir anıyı yad edeceksin. Kötü ya da iyi inan hiç fark etmeyecek. Hissettiğin her şey benimle bütünleşecek ve ikimizin ruhu ölümümden sonra bile küçücük bir anıda kesişecek. Bir isteğim var senden. Ben, siyah gülleri hep çok sevdim ama hayatım boyunca ölümü anlattığından sahip olmak istemedim, hep uzaktan izledim. Bu yüzden, mezarımda çok güzel siyah güller olsun istiyorum. Her yer çok güzel koksun, hiç tanımayan biri bile orada yatan kadına güzel hislerle baksın. Kimse ağlamasın arkamdan, hatta benim gibi bir insanı tanıyabildiğiniz için sevinin bence. Gülümseyin, kahkaha atın, en güzel anılarda beni hatırlayın. Ben, gülümsüyor olacağım çünkü bu hayatın her zerresini dolu dolu yaşadım. Kimsenin içinde ukte olmak istemiyorum, istediğim, adımı duyunca istemsizce gelen bir gülümse.
Hadi buraya da bir hoşçakal bırakayım, ölünce falan bir anlamı olsun bu yazının.
Bu gökyüzünün altında yazmak ve yaşamak çok güzeldi.
Burası her zaman benim en büyük servetimdi.
Ruhumu yansıttığım her cümlem, öldükten sonra size emanet.
Küçük bir kadın bu bloga çok büyük şeyler yazdı, unutmayın.
Onlara çok iyi bakın ve tabi ki hoşçakalın.
orum yapılmış
Çok güzelll
I think the admin of this site is truly working hard in support of his website, since here every material is quality based data.
Месяц назад , нужно было отвезти старую мебель на дачу. По совету знакомых по форуму которые уже пользовались услугами фирмы bankkadrov.su решил и я послушать совета.
Сразу скажу мне очень понравилось,я не разочаровался. Начиная с солидного вида видно что ребята физически здоровые, выглядят очень пристойно да и на вид все славяне. Одеты в чистую спецодежду.
Причем приехали не с пустыми руками, все петли и прочие инструменты c собой. Внутри грузовика очень чисто.
Мы быстро обговорили фронт работ. Уточнили детали и грузчики приступили к погрузке.
Работали они оперативно и без перекуров. Переносили вещи и мебель аккуратно, чувствуется профессионализм! Выгрузили так-же бережно и аккуратно.
Стоимость вышла та, что и обговаривали ранее, но я остался очень доволен и оставил на чай, да и в целом, цены в bankkadrov.su божеские. Вообщем, рекомендую!
Thһe salmon iss seasoned and in an ߋiⅼed Pyrex dish.
12