Covid-19: Yeniden Başlıyoruz

Yaşadığımız son bir senede bireysel ve toplumsal olarak küresel sağlık krizinden kaynaklanan büyük ve hızlı bir değişime tanıklık ettik. Hayatımızın her alanını etkileyen, sonunu göremediğimiz bu değişim süreci yeni alışkanlıkları da beraberinde getirdi. Covid-19 Pandemisinin gölgesinde geçen bir senenin ardından, aşılanma aşamasında hala bu küresel sağlık krizine karşı savaşıyoruz. Yeni normalde, salgın hastalıklarla yaşamaya alışıyor, hayatlarımızın her anını bu krizin çevresinde şekillendiriyoruz. 

Toplumsal hayatı yavaşlatan, modern insanın özgürlüklerini kısıtlayan, gündelik yaşam akışımızı derinden sarsan pandemi süreci hepimize olası bir küresel sağlık krizinin karşısında her birimizin tek başına savaş veremeyeceğini hatırlattı. Covid-19 ile birlikte attığımız her adımın bir diğerimizi etkilediğinin farkına vardık. Birlik olmadığımız sürece değiştiremeyeceğimiz bir gücün karşısında yeni kurallarla yaşamaya çalıştık. Pandemi süreci tüm yönleriyle bize, elimizdeki her şeyin sağlığa bağlı olduğunu hatırlattı. Devasa teknolojilerimiz bu virüsün karşısında yetersiz kaldı. Hayatı eve sığdırmak zorunda kaldığımız bu süreç, dijitalleşmenin olağan akışından daha büyük bir hızla yayılmasını sağladı. Öngörülen ancak yeterince ciddiye alınmayan bu kriz sebebiyle tüm dünyayla birlikte karantina sürecini yaşadık. Temizlik anlayışımızı değiştirdik. Hijyeni, hayatımızın merkezinde bir noktaya çektik. 

Ben pandemi sürecindeki gözlemlerimi üç aşamada birleştiriyorum. Benim için bu süreç, algı, korku ve kaygı olarak sınıflanıyor.

Algı süreci koronanın adını ilk duyduğumuz zaman yaşadığımız dönem. Bizden çok uzakta bir yerde, haberlere konu olan bir problemle tanışmamızı simgeliyor. İhtimalini bile çok umursamadığımız, hatta varlığına bile zorla inandığımız o süreç. Korku ise ülkemizdeki ilk vakayla birlikte yaşamaya başladığımız dönem. O uzak ihtimalle yüzleşip evlere kapandığımız, yasaklar ve yeni kurallarla kısıtlandığımız karantinamız. Kaygı ise alıştığımız ama geleceğimiz adına endişelenmeye başladığımız süreci temsil ediyor. Sanırım bu, şu an hepimizin içinde bulunduğu dönem. Yaşadığımız bu değişimin ne kadarı geçici bugün hiçbirimiz bilemiyoruz. Tek bildiğimiz, yeni kurallarla, yeni adaptasyonlarla ve yeni bir yaşam anlayışıyla birlikte yeniden başlıyoruz. Şimdi yeni normalde, yeni bir anlayışla, yaşadığımız bu krizden ders alarak devam etme zamanı.

Peki bundan sonra ne olacak? 

Öncelikle tüm bu sürecin ardından girdiğimiz kademeli normalleşme dönemi bize öyle ya da böyle virüsün etkilerinin devam edeceğini gösterir nitelikte. Geldiği gibi hızla gitmeyecek yaşantılarımızdan, bu aşikar. Ancak şimdi, geçen yıl yaşadığımız kadar korku dolu bir kaos yaratmıyor içimizde. Sanırım bu, her şeyde olduğu gibi bu duruma da alıştığımız için. Aşının olumlu sonuçları, virüsün karşısında bilim alanında daha kuvvetli bir ele sahip olmamız Covid19’a karşı korkularımızı hafifletti. Kurallara, yasaklara ve sosyal izolasyon anlayışına ilk zamanki kadar çekingenlikle bakmıyoruz artık. Gerekliliklerin ve almamız gereken önlemlerin bilinciyle hareket ediyoruz. Bu küresel krizin bitmesinin bize bağlı olduğunun farkındalığını taşıyoruz. 

Şimdi normalleşme sürecimizde, pandemiyle birlikte vazgeçmek zorunda kaldığımız bir çok özgürlüğü geri kazanmaya başlıyoruz. Bunların arasında en çok hasret duyduğumuz şey hiç şüphesiz Covid19 hayatımıza girmeden önceki sosyalliğimiz. Şimdi, yüzlerce insanla kol kola şarkılar söylediğimiz o konserler, maske takmadan doya doya nefes alabildiğimiz günler geri gelecek mi telaşındayız. Sevdiklerimize doya doya sarılabileceğimiz o günlerin özlemi, pandeminin getirdiği yalnızlaşma ile karışınca gelecek hem kaygılı hem de belirsizliklerle dolu. Bir restoranda yemek yemenin, gece istediğimiz saatte eve dönmenin nasıl bir şey olduğunu hatırlamaya, fiziksel olarak koruduğumuz mesafeleri manevi olarak kaldırmaya ihtiyacımız var. Risk altında olma hissinden kurtulup, yeniden özgürleşmeye ve güvende hissetmeye doğru adımlar atıyoruz.

Bu yeni başlangıçta, aslında her birimiz tek başına ama bir uyum halinde hareket edeceğiz. Uzmanların görüşleri, yeni dönemde sosyal izolasyonun zorunlu olmaktan çıkıp yerini tercih edilen bir duruma bırakacağı yönünde. Elbette ki hala belirli kurallarımız olacak ancak seçim şansımız da var olacak. Kısıtlanan özgürlüklerimizi yavaş yavaş geri kazanırken daha temkinli olmayı tercih edecek ve bunu alışkanlık olarak benimseyeceğiz.

Pandemi hiç şüphesiz yaşadığımız en alışılagelmiş toplumsal deneyimlerden biriydi. Sağlık ve dijital altyapının önemini anladığımız bu deneyim, şimdi bu alanlara yapılan yatırımların artacağının habercisi. Bu süreçte yeni kazandığımız alışkanlıkların kaçı kalıcı davranış olarak hayatımıza yansıyacak bilmiyoruz. Örneğin evden çalışma sisteminin kurumsal düzenin içerisindeki payı ve devamlılığı konusunda şirketlerin tutumları en merak edilen unsurlardan. E-ticaret akışındaki hızlanma ve dijital mağazalaşma süreçlerinin sonucunda sektörlerde değişen yapı taşları da herkesin yakın gözetiminde.

Bugün aklımızı karıştıran bu soruların cevapları belirsiz gibi görünse de özünde yaşayarak tecrübe ettiğimiz bir dönemin devamı niteliğinde. Covid gibi bu süreci de yaşayarak öğreneceğiz. Ama, şimdi olası krizler için daha deneyimliyiz. Daha hazırlıklı, daha temkinliyiz. Pandemi insanlık için yeni değil, bu dönemde yaşayan bizler için yeniydi. Bizden önceki nesillerin de küresel sağlık krizlerini yaşadığını hatırlamakta fayda var. Tarihteki her bir pandemi, devamında yeni başlangıçlar ve normalleşme getirdi. Şimdi bizim için yeni bu süreci, olağan akışında yaşayacak ve yeni normalde, yeni tecrübelerle yaşamaya devam edeceğiz. 

Yazar Notu: Bu yazı Mondes Business için yazılmış ve derginin Nisan sayısında yayınlanmıştır.

Yorum Yazın

Navigate
Verified by MonsterInsights