İçimin Derinliğinde Gün Doğdu

Bu giriş paragrafından sonra okuyacağınız yazı, taslakta tuttuğum onlarca içerikten yalnızca biri. Bugün yarım bıraktığım, yayınlamadığım yazıları okurken denk geldim. Neden yayına almadığımı o zaman ki ruh halimle anlayabiliyorum sanırım. Ama bugün, bütün her şeyi aşıp geride bıraktığımdan bir günlük gibi yalnızca okuyup çevirebileceğim bir anı sayfası benim için.

Bazen öyle şeyler yaşıyoruz ki  dünya başımıza yıkılmış gibi geliyor. Sanki bir daha hiç iyileşemeyecekmişiz gibi hissediyoruz. Ne garip, bugün evden dışarı adım bile atamayacak durumdayız, gidip o satırları yazan kıza ‘Kendine gel be, bir ay sonra evden çıkamayacaksın psikolojik deli’ desem ne tepki verirdi acaba. Bu satırlar o zaman gerçekten canı yanan ve kabullenmeye çalışan bir kadının cümleleriydi. Bugün, nefret bile etmeyen bir kadının umursamazlığından ibaret. 

12 Ocak 2020 – Dipsiz Kuyu

Çocukken kendimi yeteri kadar iyi ifade edemediğimi düşünürdüm hep. Sanki anlatmak istediklerimi söylemek hep kötü sonuçlar doğururmuş gibi gelirdi. Belirli bir süre arkadaşlıklarımın sonu hep hüsran doğurmuştu bu yüzden. Sanki bir türlü rayına oturtamadığım bir şeyler vardı, durmadan çözmek için uğraşırdım. Oldum olası korktum yalnızlıktan. Yalnız kalmaktan, sevilmemekten, dışlanmaktan, ait hissedememekten.. Sanki beni değerli kılacak şey insanların hakkımda düşündükleriymiş gibi gelirdi. Sanırım bu yüzden, genel anlamıyla etrafımdaki insanlar bir türlü sevmezlerdi beni. Ait olmak için gösterdiğim çaba, sonucunda onlara kendimi ön plana çıkarmaya çalışıyormuşum gibi hissettirirdi. Kötü bir şey yaşadığımda savaşmaktan çok korkup kaçanlardan olurdum. Korku sonu olmayan  dipsiz bir kuyu çünkü. Yüzleşecek cesaretim olmazdı genelde, hiç olmamış gibi davranmayı da beceremezdim. O problemin ortasında debelenip dururdum. Bugün, hala yaşadığım şeyler boğazımı sıkıyormuş gibi geldiğinde gözlerimi bir anlık bir süre kapalı tutunca sınıfın kapısında dışlandığını hisseden küçük mavi önlüklü bir kız çocuğu oluyorum. Yalnızlıktan bu kadar korkan birinin kocaman bir şehre tek başına gelmesi de absürt zaten baktığınızda. Kim bilir hangi deli cesaretiyle bu kararın arkasına düşmüştüm.

Bugün, o dipsiz sandığım kuyunun en dibinden bildiriyorum. Hayatım boyunca kendimi olduğum gibi, süslemeden, gizlemeden bir tek insana açtım. Kendimden bile daha çok belki de, bilemiyorum. En çok yarayı, en savunmasız olduğumuz insandan alışımız sanıyorum ki bu yüzden. Kötü ya da iyi düşünmeden kendimi o kadar çok anlattım ki, sanki bir daha hiç korkmayacakmışım gibi gelmişti. Kendime verdiğim zarar hiç umrumda olmadı, kendimi o denli savunmasız kılışım beni hiç korkutmadı. Güvensizliğimle güvenmeyi öğrendim. Yorduğumda bile yorulduğumu göremedim, çıkmaz sokaklara girsem bile, önüme çıkan duvarı yıkmak, dönmekten daha kolay geldi galiba. İnanmak daha kolay geldi. Hayatın bana sunduğu en sert düşüş, o korkunun dibine yuvarlanmak oldu. Ayaklanmak ve yüzleşmek zorunda kalacağımı bildiğimden, kaçacak yerim kalmaz diye endişelendiğimden, hazırlamadım bile kendimi.

İnsan ömründe kaç kez aşık olur ki, yanıma neyin kalacağını bile bile, düşeceğimi göre göre o yoldan dönmedim. Çok sert düştüğünde, daha güçlü ayağa kalkmak dedikleri doğru değil. O işin aslı inanın bana öyle değil. O sert düşüşün ardından o acıyla, iyileşmek için o kuyuda günlerce beklemen gerekiyor. Kıpırdarsan canın yanıyor, bu yüzden ayaklanmak mümkün olmuyor. Öyle, düştüm hadi bakalım kalkıyorum demek hiçbir şeyi çözmüyor. Hele ki kurduğun bütün hayaller üstüne yıkıldığında, bir daha  asla unutamayacağın yaralar aldığında, hepsinin altında, bir enkazda kendinle baş başa kalıyorsun.

O korktuğum yerde hayat bana bir şey öğretti. Tükenen her şeyin ardından, döktüğüm bütün yaprakların filizlendiğini gördüm. Çünkü kaybettiğim tek şeyin kendim olduğunu anladım. İyi bir şey kalmıyor geriye, güzel şeyler hatırlanmıyor. Hatırlanan yalnızca, tanıyamadığınızı anladığınız, bir anlık sinirle söylenen, uğradığınız haksızlık. Geriye kalan sadece özrü bile dilenmeyen kırgınlıklar. En kötü gününde yanında durduğunuz insanların, en savunmasız anınızda sizinle olmayışı. Kalan yalnızca pişmanlıklar, bir de pişmanlık bile göremediğiniz davranışlar. Canınıza dokunan ne varsa görmek, öyle ya da böyle affedememek. Tüm bunların arasında verdiğiniz o savaş, yenilgiye asla çıkmıyor ama. Sadece yeniden ayaklanmayı beklemek gerekiyor. İyileşmek için kendinize zaman tanımak. Fark ediyorsunuz ki bu hayatta çok fazla yenilgi var. Yaşanan çok fazla acı, hiç olan çok fazla anı. Bu yüzden tüm yaşananların ağırlığıyla yeniden yürümeyi öğreniyorsunuz.

31 Mart 2020 – Zafer

Size o kuyudan zaferle çıkmış biri olarak söyleyebileceğim tek şey, değmeyecek insanlar için nefret duygusu bile biriktirmemek. Yemin etmiştim kendime o zaman, öldüğünü bilsem bir bardak su bile götürmem diye. Bugün, içimde öldüğü için aldığı nefesi bile umursamıyorum. Birini içinizde öldürmek, anısına bile saygınızın olmaması kolaylıkla vardığınız bir nokta değil. Ruhunuz bölündükçe atıyorsunuz o adımları.

Yaşadıklarımı ve hissettiklerimi yazmaktan hiç korkmadım. Hissettiklerim bütünüyle kendim. Bugün en ufak şeyde kalkıp kendime sarılmayı öğrendim. Kendimi bana geri hediye ettim. Kanatlarım var, uçmayı öğrendim. Bazen en büyük acılar, yarın olacağınız kişiye giden bir yol. Çok şey öğreniyorsunuz kendinizden, her ‘keşke’ yürüdüğünüz yolda bir diken. Ama inanın bana, geçmez sandığınız her şey geçiyor. Keşke kimseyi içimizde öldürmek zorunda kalmasak ama bazen insanlar anılarda bile yaşamayı hak etmiyor. Zafer güzel, yeni savaşlar için en büyük motivasyonunuz buradan geliyor. Kendinizi geri kazanıyorsunuz çünkü.

En değerli sizsiniz, kendinizi çok sevin ve bunu hiç kimsenin sizden almasına izin vermeyin. Gurur duyacağınız bir zafer için, kendinizle barışmayı deneyin. İnanın hayat, yanınıza sizden başka kimseyi bırakmayacak kadar kusursuz bir düzende işliyor. Ve kanatlarınız kırılıp yere düştüğünüzde, sığınacağınız ilk liman içinizin derinliği oluyor. Benim içimin derinliğinde gün doğdu. İnanın sizin içinizde yeniden aydınlanacak, zaferiniz çok güçlü bir adım olacak. Geçecek sevgili okuyan, biraz daha sabret. Geçtiğinde kendinle yeniden barışacak, hayata bambaşka bir gözle bakacaksın. Biraz daha sabır, gün doğumu sandığından çok daha yakın.

Yorum Yazın

Navigate
Verified by MonsterInsights