Reza Zarrab : Tanık mı, sanık mı?

Ne oldu şimdi? Rüşvet, kara para aklama, tutuklanma, serbest bırakılma, yolsuzluk iddialarının yalanlanması, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın yardımları, Zafer Çağlayan ve Süleyman Aslan’dan tutunda devlette kim var kim yoksa tüm hükümete rüşvet itirafları. Oturup izleyelim hadi, sokağa çıkıp sorsak bu adam çoğu kişinin hafızasında ‘Ebru Gündeş’in kocası’ olmaktan ileri bir sıfatla canlanmıyor. Yolsuzlukla sallanan itibarı, bugün kendisini sanık olarak tanımlayan Türkiye’ye rağmen tanık olarak nitelendiren ABD’nin bu olayların içindeki varlığı.. Saatlerce dinleseniz ne dönen paraların miktarına ne de milletvekili diye meclise soktuğumuz insanların kendi kasalarını doldurmak için yaptığı ahlaksızlara akıl sır erdiremezsiniz.
Çok değil 15 sene kadar önceye gidelim hadi. Bir parti, iktidara yükseldi. Hep aynı anlatılar, hep aynı açıklamalarla ‘din’ üzerinden yapılan propagandalarla ‘baş örtülü kardeşlerim’ sloganlarıyla iktidar partinin sahip olabileceği tüm güçleri avucunun içine aldı, bu daha başlangıçtı. Şimdilerde gündemden düşürmediğimiz FETÖ ‘den konuşalım biraz. Bir zamanların ana para kaynağı, iktidara ortakken çıkarlar ters düşünce nasıl kendini saf dışı buldu? Tek iktidar, tek adam ‘Atatürk’ kavramını da şimdilerde şaşırtıcı bir şekilde sahiplenince ana muhalefet nasıl sığındıkları tek propaganda sistemini kaybetti ya da MHP’nin karşısına bir kadın lider ‘asıl milliyetçilik böyle olur’ dercesine dikildi?
Şimdi gelelim tüm bu yaşananların, yanılmaların, kandırılmaların, yükselen doların, değeri düşen Türk lirasının arasında Reza Zarrab nasıl yer buldu?
Bir banka, dudak uçurtan rüşvetler ve şimdilerde sanık iken tanık olan bir milyoner. Elindeki tüm mal varlığına el koyulmuş, kazandığı her şey bir anda uçmuş ne farkeder? Bugün Dünya siyasetinde tatışmasız güce sahip olan bir ülkede, Türkiye’de bakanlara nasıl para yedirdiğini, kara para aklarken kimleri sessiz kalmaya ikna ettiğini ve koskoca bir ülkenin hükümetinin içerisinde cebini doldurmak uğruna yolsuzluklara eşlik eden isimleri anlatıyor. Yargılanan ya da suçlanan kim? Olan kime oluyor? ‘İran’la ticaret üzerinden Zafer Çağlayan’a %50 ödüyordum’ diyor adam. Oturmuş ‘ben zaten Türk Ekonomi Bakanı’na rüşvet veriyordum, başka birine vermeme gerek bile yoktu’ diyor. ‘Dubai üzerinden hiç gerçekten gıda sevkiyatı yapmadık’ demiş, bir süre sonra rüşvet vermekten sıkılıp imzayı taklit ettiğini bile söylemiş. Adam anlatıyor, kendisiyle birlikte batırdığı insanları da geçtim, olan yine kime oluyor biliyor musunuz? Bize!
Bugün, yıllar önceki asgari ücret ile şimdiki iktidarın belirlediği ücret arasındaki farkı anlatarak, biz yükselttik diyorlar meydanlarda, açıklamalarda. Utanmadan alkışlıyorsunuz. Düşünmüyorsunuz. Her şeyin fiyatının vergisinin arttığı bir dönemde yaşadığınızın aldığınız parayla ihtiyaçlarınıza harcadığınız paranın oranını bile hesaplamıyor, sadece destekliyorsunuz. Kime ne söylediğinizi, kimin cebine ne kadar para daha eklediğinizi bilmeden. Bugün yargılanan ne rüşvet alan bakanlar, ne Reza Zarrab ne de kara para aklayan insanlar. Bugün orada, o duruşmalarda yargılanan koskoca bir ülke : Türkiye!
‘Beyefendi’ diye söz ettiği, para akıttığını açık bir biçimde itiraf ettiği bir yönetim, rüşvet alacak kadar gözünü hırs bürümüş vekilleri seçimle o meclisin içine getiren bir millet, halkın ta kendisi yargılanıyor orada! İtibar düşüyor, bugün uğruna hayatımızı yaşamaktan mahrum kaldığımız Türk lirası değer kaybediyor. Türkiye siyasette söz sahibi olan ülkelerin gözünde bütün itibarını yerle bir ediyor ve yönetilenler yönetenlerin orta çıkan bütün yolsuzluklarına karşılık her şeyden bir haber, neye inandıklarını bilmeden bir yolda yürüyor.
Bugün benim gözümde bu memlekette tutulacak bir partinin varlığından, savunulacak bir görüşün temiz cümlelerle aktarıldığından bahsetmek mümkün değil. Ben bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anladığına inanan ve onun düşüncelerinin ışığında ilerlemeye çalışan bir vatandaş olarak okuyorum. Ancak her okuduğuma inanmamam, kendi düşüncelerimin süzgecinden geçirmeden her duyduğumu aktarmamam gerektiğinin bilincinde bir birey olarak o mecliste, bu hükümette ya da muhalefetin içinde kimsenin hiçbir şeyi doğru yaptığına inanmıyorum. Ne din, ne milliyetçilik, ne Atatürkçülük siyasette arkasına sığınılacak bir propaganda malzemesi değildir. Ancak düşünmeye üşenen bir toplumu sömürmek her zaman Dünya’nın neresine giderseniz gidin milletlerin başındaki iktidarların işine gelmiştir. İzlediğiniz her şey cehaletin eseri. Kimse aksini iddia edemez, biz öğrenmektense aktarmanın daha doğru olduğuna inanan bir milletiz. Bizden başka kimseye hiçbir şey olmayacak, bunun farkında olmakla başlarsanız, her seçimin, her düşüncenin siyasette yer bulması gerektiğine ve yapılan propagandaların hassas duyguları sömürdüğüne inanıp kendi düşüncenize sahip olmaz, bilmeden çok bilgiliymiş gibi davranmaya devam ederseniz ortada yaşanacak bir ülke, yanılacak bir fikir bırakmayacaksınız!
Öfkeliyim çünkü elindeki parayla hayatta kalmaya çalışan bir çok insanın görmediği her yanlıştan, farketmediği her yolsuzluktan dolayı sırtına daha fazla yük binmesinden, devletin ve devleti yönetenlerin cepleri dolacak diye gramajı düşürülen ekmekle doymaya çalışan bir ailenin bu döngüdeki yerinden şüpheliyim.
Bu adam, yolsuzluk operasyonunda tutuklanınca, serbest kalmak için rüşvet verdiğini bile söylerken hala saçma sapan gündemlerden konuşmanın, anlamadan aktarmaya çalışmanın ve asıl bu duruşmalardan sonra bize ne olacağının tahminini bile yapamamanın arasında hayatta kalmaya çalışıyoruz, farkında bile olmadan tüm bunlara ortak oluyoruz. Rıza Zarrab’ın ifadelerinde, çevresindeki herkesin ‘beyefendi’ kelimesiyle hitap ettiği o kimseye bir sorum var!

Şimdi sen söyle ‘beyefendi’ 
Yine mi kandırıldık?

1 Yorum Var

  1. belki de insanın var olmasından bu tarafa var olan rüşvet meselesi kendine uygun sulak alanları seçiyor yeşerip serpilebilmek için. Hiç unutmam özal’ın iktidardayken söylediklerini 1983 den sonra “Herkesin bir bedeli vardır. benim memurum işini bilir.” demekle resmileşmiştir devlet ağzıytla ve hızla bozuldu ortam benim ilk farkına vardığım durumdu ve şok yaşamıştım uzun bir süre uyumsuzluk çektim bu toplumda. benim felsefemde insana değer biçilemezdi çünkü.
    Bu dönem tavan yaptı bütün ters ve pis işler. bu insanların nereden çıktığını düşünürüm bazen ve hiç de kanım kaynayamadı nedense. neyse üzgünüm!

Yorum Yazın

Navigate
Verified by MonsterInsights