Favoriler / Trendyol İndirimi

Malum mezuniyet sonrası gelen harika bir iş teklifi sayesinde şu sıralar mesleğimin başındayım. Öğrenciliği tamamen geride bıraktığım, diplomamla birlikte başladığım ilk işim olduğundan mıdır yoksa çalıştığım yerin hitap ettiği kitle ve aurasından mıdır bilinmez beni bir dolap yenileme telaşı aldı. Öğrenciyken bayılarak giydiğim her şey gözüme fazla sıradan, aşırı spor gelmeye başlayınca kazandığım bütün parayı kıyafete yatırdım. Bu süreçte Trendyol ile o kadar haşır neşir oldum ki dünden bugüne Trendyol’dan aldığım, favori parçalarım olan ürünleri derlediğim bir yazı yazayım bari dedim. Keşke bu bir reklam postu olsaydı canım kardeşim ama maalesef ki değil. Bu detayı vereyim de, Denebunu yazısını yazdıktan sonra ‘Ooo kardeşim hayırlı olsun reklam almışsın’ gibi mesajlar gelmeye başladı. Hani haksız da değilsiniz Denebunu kalkıp bana para verse ancak bu kadar reklam kokan bir metin çıkarmış ortaya. Neyse artık Google Arama’da aşırı iyi bir performans gösteriyor yazı, maalesef yayından kaldıramam. Trendyol’da kalkıp bana ‘ay canım bir yazı yaz…

Gece Sürücüsü | Evren Ata Deniz

Uykuyu kaçıran çok şey vardır bu hayatta. Hele benim gibi takıntılı biriyseniz. Geceler saat saat bölünür, bir noktada ne zaman uyuyorsunuz ne zaman uyandınız ucunu kaçırırsınız. Aklınızda cevaplanamayacak sorular birbirini çoğaltır, bilinmeyenler ve deli gibi merak edilenler labirentinde yolunuzu kaybedersiniz. Yapabileceğiniz tek şey sabretmektir, yapılabilecek en zor şey de sabretmektir. Peki yok mu alternatif? Yok mu başka bir seçenek? Bisiklet! Benim için bisiklet. Dünya üzerinde bir sürü kimyasal var. Aklınızın yükselttiği nabzı düşürecek ve size sahte bir uyku sunabilecek. Ama bu gerçektir. Saat 3:00, 4:00 ya da 5:00, bu sularda, kıyafetlerimi giyip bisikletime atladığımda şehrin sessizliğinde sadece tekerleklerin altından akan asfalt sesini duyarım. Bacaklarınızdaki, kollarınızdaki, sırtınızdaki ve vücudunuzun geri kalan her yerindeki yüklenme, ağrı, hepsi gerçektir. Bisiklette hayatta da olduğu gibi fedakarlık ve birliktelik önemlidir (toplu turlara ve yarışlara başka bir yazıda değineceğim için şimdilik bunu size kendi kendinize anlamlandırmaya bırakıyorum). Gece, yani zaten tek başınıza yaşadığınız bu mükemmel tecrübeyi…

FAVORİLER / HAZİRAN 2019

Uzun zamandır favorilerimi listelediğim bir yazı yazmak istiyordum. Ertelemeyi bırakıp en sonunda bilgisayarın başına geçebildim. Bu listede yer alan ürünlerden bir çoğunu uzun zamandır kullanıyor olsam da aralarında ilk kez deneyip bağımlısı olduklarım da var. Youtuber ve diğer bloggerların favori ürünlerini paylaştıkları içerikleri keyifle inceleyen biri olarak kendi favorilerimi listeledim. Üstelik ayın favori kitabına, filmine ve dizisine de yer verdim. İşte Haziran Ayının Favorileri! 1- Belirgin Bukleler 7/24 Şekillendirici Bakım Kremi En en en favori! Saç bakımı benim için her zaman çok zorlayıcı bir süreç oldu. Kıvırcık saçın genel sorunlarının yanında, seneler önce bir hevesle yaptırdığım Brezilya Fönü yüzünden saçlarımın yapısı tamamen bozuldu. Kırılmalar, kopmalar ev en kötüsü de şekil alma sorunu. Buklelerim saçım kuruduktan sonra çok hacimli göründüğü için -ki ben hacimli saç asla sevmiyorum- yatıştırıcı olarak kendimi bildim bileli Elidor’un şekillendirici bakım kremini kullanıyorum. Benim saçlarımın kabarmasını engellediği için yerine bir çok ürün denememe rağmen kullanmaktan vazgeçemedim. Bu…

Gökyüzümde Hayal Kırıklığı

Beklentilerimiz sınırsız, hayallerimiz uçsuz bucaksız.. Öyle öğrettiler çünkü bize, öyle gösterdiler. Gerçekten uzak kurmaca dünyalarda düşlere dalarak masallarla büyüttüler. İzlediğimiz dizilerde fakir diye tasvir ettikleri karakterleri müstakil iki katlı evlerin içinde gösterdiler. Acı yalnızca aşktan doğarmış gibi ayrılığa gözyaşı döken kadınlarla çevrelediler etrafımızı. Daima üç kişilik hikayeleri serdiler önümüze, güzel, saf, paraya asla önem vermeyen bir kadının peşinde koşan iki tane yakışıklı adamla doldurdular akşamlarımızı. Kötüyü hep kötü, iyiyi başına gelen onca şeye rağmen cennete ayak basacak nitelikte betimlediler. Kötü karakterlere hep bir sebep verdiler geçmişlerinde, yaşadıklarının sonucu öyle davrandığını izleyen seyirci anlasın da, hikaye sağlam temeller üzerine kurulsun diye. İyi karakter sanki hiç kötü olmaya sebebi olmamış gibi, yaşadığı her şeye rağmen melekler misali dolanırken etrafta, daima onu her zorluktan çekip çıkaran,gözü kara, cebi dolu baş rollere yer verdiler. Masallarda zaten iyiler hep kazandı, kötüler sonunda cezasını bulup akıllandı. Romanların temelinde her zaman karmaşık aşklar vardı, acı çektiren, düşündüren…

Zira Burası Benim Gökyüzüm 9 yaşında!

Merhaba! İlham Perisinin Kanatları’nda yayınladığım Veda Mektubu’ ndan beri yazdığım en duygu dolu yazı olacak sanırım. Ben bu yazının her satırına birer damla gözyaşı akıtıyorum. Gururdan mı, mutluluktan mı yoksa geride bıraktığım bir avuç anıdan mı, bilmiyorum. Hatırlıyorum ama. Tıpkı şu anda olduğu gibi bilgisayarın klavyesinde gezinen küçücük ellerimi, tek tek bastığım harfleri sanki ‘dün’ gibi hatırlıyorum. Seneler önce ilk kez bugün, ben ilk yazımı yayınladım. Benden başka kimsenin zihninde yer etmemiş, belki 10 tıklanma sayısına bile erişmemiş bir yazı. 2 Mayıs 2010 tarihinde ‘Bu Benim Dünyam’ başlığı altında yayınlandı. Blogun ilk mail adresi, bu isimle açıldı. İlk kez kendimi o başlığın altında ifade ettim. Sayfayı yenileyip durduğumu hatırlıyorum. ‘Biri okusun, hadi biri okusun’ diye dua ederek. Sanıyordum ki, biri okuyacak ve ben kimin okuduğunu panelin istatistik kısmından göreceğim. Ne büyük bir heyecan. Türkçe öğretmenimin yazdığım kompozisyonu tahtaya çıkararak okutması ya da 23 Nisan’da Andımız’dan sonra kürsüde okuduğum iki kıtalık…

Beyaz Atlı Prens ve Mavi Sakal Aynı Kişiymiş / Netflix YOU

”Nasıl oldu da buraya düştün? Kendini bir battaniye gibi peri masallarıyla sarmalardın. Ama asıl soğuğu severdin. Mavi Sakal’ın karılarının cesetlerini keşfettikçe ürperirdin. Beyaz Atlı Prens ufak ayak parmaklarından cam ayakkabıyı geçirince tüylerin diken diken olmuştu. Biçilmiş kaftan. Ama okul bahçesinde, gerçek prensesler güz rüzgarlarında yanından süzülürdü. Zengin kızlarla arandaki uçurumu gördün. Ve peri masallarına inanmayı bıraktın. Ama hikayeler içine işlemişti, zehir gibi derinden. Beyaz Atlı Prens gerçek olsaydı, seni kurtarabilseydi.. Her şeyin adaletsizliğinden kurtarılmaya ihtiyacın vardı. Ne zaman gelecekti? Cevap, uçup giden anların içindeki acımasız bir iç çekişteydi. Sana şişko dediğinde Stevie Smith’in yüzündeki alaycı ifadede, Şükran Günü mutfağında sana dokunan Jeff amcanın elinde, olanları anlattığında babanın gözlerindeki suçlayıcı ifadede.. Vücudunu, kalbini açtığın erkek kılığındaki her çocuktan, canavarı prense dönüştüren sihre sahip olmadığını öğrendin. Hep sinir olduğun kızlarla çevreledin kendini. Güçlerini paylaşmayı umdun ve nefret ettin kendinden. Bu şekilde daha da küçüldün. Tam da ortadan kaybolabileceğini sandığın anda, o seni…

VAVEYLA

Hep başka hikayelerimiz. Anlatabildiklerimiz, ortaya dökmekten çekinip içimize sindiremediklerimiz. Endişelerimiz, başımızda yadırgamak için bile savaş verdiğimiz namus bekçilerimiz. Dekoltemizle üstümüze yük ettikleri isimlerimiz, eteğimizin boyuna göre akıllarına düşen tercihlerimiz. İlk reglimiz, ilk sevgilimiz, onlarda ‘milli olma’ egosunun karşısında çarşaftaki kanla kontrol edilen bakireliğimiz. Onu giyme adın çıkar, onunla yürüme yanlış anlar, çok eğlenme hoppa derler, kezbanlık yapma sevmezler. Üzülme yuvan yıkılmasın katlanırsın derler, aldatıldın mı kocanı nasıl başka bir kadına kaptırdın dedikodularıyla ömründen bezdirirler. Annesin, çocukların için yaşa. Kocanı ütüsüz pantolonla insan içine çıkarma. Evin tertemiz olsun, konu komşu ne der sonra. Erkek arkadaşın olamaz, yakışmaz evli bir kadına. O etekle o saatte dışarıda ne işin var zaten, yolun belli, boşuna kendini savunma. Tesettürde makyaj olmaz, komik olma. O ne öyle deneme yanılma, kaç tane sevgilin oldu saçmalama. Sus, sevgisizliği görmezden gel. Saygısızlık değil, kıskanıyorum derler. Yalnız başına çıkma, arandığını zannederler. Seni değil vücudunu tanımak isterler. Onlarda ihtiyaç, sendeki namusa…

Tanışalım mı?

Hazır ‘Ben Kimim?’ kategorisini düzenleyip hayatımı anlatmışken oturup bana dair özellikleri sıralayayım dedim. Son zamanlarda oldukça popüler olan ‘Arkadaşını ne kadar tanıyorsun?’ testlerinin hazır sorularının aksine gerçek sorular ve cevaplarla tanışmanın anlamını sorgulamak gerekiyor sanırım biraz. Aşağıda cevapladığım tüm sorular genel hatlarıyla önce kendinizi sonra çevrenizdekileri gerçekten tanımanızı sağlayan basit klişelerden ibaret. Ee gelin tanışalım o zaman. 40 SORUDA BEN  1- En sevdiğin yazar? Sabahattin Ali 2- En sevdiğin kitap? Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna (okuduğum tüm kitaplar arasında yeri hep başkadır) Orhan Pamuk – Masumiyet Müzesi 3- En sevdiğin renk? Siyah  4- En sevdiğin yemek? Biber Dolması / Çiğköfte 5- En sevdiğin şarkı? Iron & Wine – Flightless Bird, American Mouth 6- En sevdiğin yabancı şarkıcı? Bruno Mars 7- En sevdiğin yerli şarkıcı? Gökhan Türkmen / Edis 8- En sevdiğin film? Romeo and Juliet 9- En sevdiğin şair? Ümit Yaşar Oğuzcan / Özdemir Asaf 10- Olmazsa olmaz sebzen? Domates …

Güzel gel 2019!

Allaaah! İşte en sevdiğim yerdeyiz. Zira Burası Benim Gökyüzüm’ün geleneksel yıl sonu yazısı. Her senenin sonunda geriye doğru şöyle bir bakıyoruz ve ileriye dönük hayallerimizi, beklentilerimizi yazıp yeni yılı selamlıyoruz. Anlamı çok büyük, çünkü yeni gelen her seneyi ‘Bu senede blogu kapatmadım, bol bol yazdım’ gururuyla karşılıyorum. 2018 şey nasıl desem pek içime sinen bir yıl olmadı gibi. Bir kere çok hızlı geçti ne olduğunu anlayamadım sanki. Yorucu ve gerçekten sinir bozucuydu. İkinci üniversite serüvenimde bol bol sinir krizi geçirdim. Ev sahibimle bitmeyen kavgalar sonucu kışın ortasında taşınmak zorunda kaldım, yine. Zaten 2018’e dolandırılarak girdiğim için pek hayırlı bir sene beklememiştim. İlişki problemleri alıp başını yürüyünce, kafa karışıklığı dolu bir yaz dönemi geçirdim. İnsan boğazlamama gram kalan bir sene oldu da denilebilir. Mia’nın hastalığı yüzünden şırıngayla onu besleme serüvenime değinmiyorum bile. ‘Ya ölürse’ korkusundan günlerce ağladım. Dolar fırladı, her şey ateş pahası derken gereğinden fazla parasız kaldım. Geçen yıla nazaran…

Netflix’in İlk Türk Yapımı Dizisi : Hakan Muhafız

Birinci sezonu hızlıca bitirdiğime göre bu yazıyı yazma zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Öyle ya da böyle bir şekilde gündeme oturmuş, imdb puanıyla şaşırtmış, yorumlarıyla kafa karıştırmış, sahneleriyle ön yargı yaratmış bir dizi var bugün mercekte ; Hakan Muhafız. Bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere Hakan : Muhafız Netflix’in ilk Türk yapımı orjinal dizisi. Her şeyden önce bu noktada biraz gururlanmak hakkımız çünkü bu denli önemli ve popüler bir platformda bizi başkasının anlatmadığı, kendi kendimizi ifade edebildiğimiz bir diziyle var olmamız onur verici. Dünyanın bir çok ülkesinde, farklı yapımlar İstanbul’u içeriklerine konu edip, yaşantılarımızı, hayatlarımızı, her şeyden öte bizi, millet olarak Türkleri belirli kesitlerle bir çok kez gösterdi. Suya sabuna dokunmadan manzara paylaşanda oldu, takkeli, uzun sakallı amcaları sokaklarda yürüterek farklı imajlar çizeni de. Genel olarak filmlerine, içeriklerine, kitaplarına baktığımızda biz, tasvir edilen görüntünün aslında oldukça uzağında bir milletiz. Kasıtlı ya da gelişigüzel ortaya konulan yapımlarla yaratılan bu algıya en güzel cevabı…

Navigate
Verified by MonsterInsights