Bu bir veda yazısı. Pek çoğunuz için bir anlam ifade etmeyecek bu yazıyı gözyaşları içinde yazıyorum. Küçük bir kız çocuğu olarak çıktığım bu yola, 20 yaşında ne istediğini bilen bir kadın olarak devam ediyorum. Bu, ‘Zira Burası Benim Gökyüzüm’ başlığı altında size son seslenişim.
Ben bu blogu açarken sadece kendimi ifade etmek istemiştim. Çok güzel yazıyorsun dedikleri her saniye içime dolan o sevinci bir şeyler başarabilmek adına buraya akıttım. On kişi okusa sevinçten delirdiğim o anılardan bu zamana çok şey anlattım bu satırlarda. Bu platform bana kendimi özgürce ifade edebilme fırsatı sundu, ilk aşkımı yazdım, ilk kalp kırıklığımı.. Kırıldım yazdım sevindim haykırdım. İlk köşe yazımın sevincini de burada paylaştım, İzmir’i terkederken hissettiklerimide… Kendime, kalemime güvenmek istediğim onca zaman buraya sığındım. Ne mutlu bana ki okudunuz, ben yazılarda konuştum siz dinlediniz.
Gerçekten benim gökyüzümdü burası, ben bulutların üstündeydim, sanki kanatlarım vardı yükseldim. Her yazıda bir parça daha akıttım duygularımı, bazı yazılarda çok ağladım. Bazen okundukça saçmaladım, haddimi aşıp siyaseti bile yorumladım. Ama hep daha büyük bir heyecanla yazdım. Teşekkür etmem gereken çok insan var. En büyük teşekkürüm anneme. Hep arkamda olduğunu hissettirdiği için. Ufacık ellerime tutuşturup o kalemi, benimle bir, sabah akşam denemeseydi, bu satırlar bugün kolayca elimden dökülmezdi. Beni okuyup, gerektiği yerde eleştirdiğin, hayallerimi aynı heyecanla dinleyip, bana eşlik ettiğin için. Teşekkür ederim, başıma gelmiş en güzel şeysin.
Ve babama, hiç belli etmesede adına yazılmış üç beş satıra gözleri dolan, tüm zorluklara rağmen bugün bu koca şehirde bana bir hayat veren dünyanın en cesur adamına.
Her yazının ardından çalan telefonlarımda bana cesaret veren, daha iyisini yapabileceğimi düşünüp bana benden çok güvenen bir sürü insana.
Yazılarımı okuyup paylaşan, gerektiğinde eleştirilerini sakınmayan yeri dolmaz dostlarıma.
En kırılgan, en yorgun anımda ‘Seninle gurur duyuyorum, başaracaksın’ diyen o özel insana..
Hep içimden geldiği gibi yazdım, belkide bu yüzden satırlarım bu kadar insana ulaştı. Bilmiyorum, sekiz senede hiç tanımadığınız bir insanı okudunuz, derdime ortak olup arkamda durdunuz.
İlham perisinin kanatları bu gökyüzünün altında havalandı benim için. Daima burda yaşadıklarımı, burada paylaştıklarımı anımsayıp, hissettiğim sıcaklığa sığınacağım. Burası çocukluğum, hatalarım, heyecanlarım benim için.
Ama artık yeni bir sayfa açma vakti.
İlk yazısını yazınca panelin başında okunmayı bekleyen o kız çocuğuna biri gelip sekiz sene sonra, kendi sitende yazmaya başlayacak ve hayalini kurduğun, özlemini duyduğun o özgürlüğe kavuşacaksın dese inanmazdı herhalde.
Sessiz sedasız gitmek istemedim. Sekiz koca yıl, bu vedayı hakediyor diye düşünüyorum.Size değil bu veda, bu gökyüzüne, burda paylaştığımız onlarca güzel duyguya.
Zira Burası Benim Gökyüzüm için bu bir son, artık ‘ecenur ak’ markası adı altında gerçekten bana ait, özgürlük dolu kendi sitemde yeniden aynı heyecanla yazmaya başlayacağım.
Bir hayal uğruna geldiğim bu şehirde hayat o kadar güzel kapılar açtı ki bana, kendimi önce kendime kanıtlamak için çok fırsatım oldu. Bana eşlik ettiğiniz bu yolculuk şimdi hayallerimin ötesine taşınıyor. Orada da bana eşlik edeceğinize şüphem yok. Artık daha güçlü, daha olgun ve en önemlisi daha heyecanlı hissediyorum. Gururla söylüyorum, başardığımı tüm hücrelerimde hissediyorum.
Teşekkür ederim, her şey için.
Bu gökyüzü her zaman benim bakıp nefes alabileceğim, sığındığım evim olarak kalacak.
Ve inanıyorum, bundan sonra her şey daha güzel olacak.
Yeni bir platformda, yeni adımlarda, yeni umutlarla çok yakında görüşmek üzere.
Hoşcakalın…