Üniversite hayatının bir parçasında, belirli bir karar mekanizması odağında kendinizi mezun olduktan sonra yapacaklarınızla ilgili sorgulamaya başlıyorsunuz. Genellikle bunun lise son sınıfta bölüm seçerken, yapmak istediği mesleğe karar verme olarak algılayanlar olsa da ben 2 üniversitelik tecrübemle bunun yanlış bir düşünce olduğu kanaatindeyim. Asıl kararınızı, seçtiğiniz bölüme adapte olup olamadığınızda ya da ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu net bir biçimde gözlemlediğinizde veriyorsunuz. Ben kendimi bildim bileli, İletişim Fakültesi diye yanıp tutuşan bir insandım. Yazmak, okumak, konuşmak, göz önünde olmak ve kendimi ifade etmekte daha özgür olduğuma inanan bir parçamla üniversite hayatımı bu yönde çizmek istedim. Bu noktada kendimi tanıdığıma ve karakterimi iyi analiz edebildiğime inanıyorum. Çünkü ne okuduğum bölümden ne de şu anda yapmakta olduğum mesleğin getirilerinden pişmanlık duymadım. Çevremden gördüğümün aksine ben, seçimimin sonuçlarından mutluluk duydum. Bu belki biraz şansla, biraz hırsla alakalıdır, inanın bilemiyorum. Mesleğime karar verme sürecim çok uzun sürdü diyemeyeceğim. Lisans eğitimimde Yeni Medya ve Gazetecilik…
Bu Mucize Dolu Hikaye Senin
Hayatımızın bir köşesinde muhakkak bir başkasının hikayesine tanıklık eder, dinler, etkilenir ve kendimize bir parça yaşanmışlık ekleriz. Facebook sayfalarında yazan hikayelerden bahsetmiyorum ama. Gerçekten yaşayan, anlatırken yaşatan insanların sırtlarında taşıdıklarından söz ediyorum. Bugün bu yazıda benim dinlerken kaybolduğum, tutulduğum, kırıldığım, kızdığım, savaştığım bir hikayeden söz edeceğim. Muhtemelen bu satırları okurken gözleri dolacak, bilmiyorum belki bana kızacak, belki de her zaman olduğu gibi sıcacık dostluğuyla bana kendimi özel hissettirecek bir insanı ve hikayesinin hayatıma yansıttığı tüm umutları anlatacağım. Yazarken izin almadığım ve bu gece bu yazıyı yazmak içimden geldiği için, olur da hoşuna gitmezse diye tüm yazı boyunca ondan ‘Güneş’ diye bahsedeceğim. Özellikle İstanbul’a geldikten sonra çok insanı tanıma fırsatım oldu. Yeni bir şehirde yeni bir hayat demek yeni insanlarla tanışmak için büyük bir fırsat demek bence. Aslında ben Güneş’i öyle büyük bir tesadüfle ya da anlattıkça şahlanan bir tanışma hikayesiyle tanımadım. Ama onun hikayesinde beni etkileyen belkide moralimin bozuk olduğunu…
Erkekler ve Stratejiler
Üniversitenin en güzel yanlarından biri ergenlikten yetişkinliğe geçiş döneminde her iki cinsiyeti de yakından gözlemleme şansına sahip olmak sanırım. Aradaki biyolojik ve duygusal farkı görmezden gelip samimi dostluklar kurmaya başladığın noktada her zaman arada derin bir uçurum olduğu varsayılan karşı cinsi düşünce bakımından daha yakından tanıma fırsatı elde ediyorsun. Flört, arkadaşlık ve dostluk üzerine tüm tecrübelerin pekiştiği bu dönemde erkeklerin genelinde bambaşka bir sendrom başlıyor. Popüler kültürde ‘hızlı yaşam’ olarak adlandırdığımız evreyi yaşamanın ardından ‘temiz bir aile kızı bulup, düzenli bir hayat istiyorum’ evresinin tam üzerinde bunlara bir şeyler oluyor. Sanki aylardır tanıdığın adam gidiyor yerine kafayı daha fazla para kazanma ve düzenli bir hayata sahip olma hayalleriyle bozmuş bir kişilik geliyor. ‘Ohoo kopuyor muyuz bu gece’ cümlelerinden sıyrılıp ‘birikim yapmam lazım, yaşım ilerliyor’ cümlelerine maruz kalıyorsun. Bu o kadar ani bir değişim ki, ‘noluyor be’ derken senide içine alıp yutuveriyor. ‘Büyüdük mü cidden o kadar ya’ diye düşünüp dururken…
Yaş 17 : Üniversite Sınavı
Üniversite sınavı gittikçe yaklaşırken ve işsizlik çığ gibi büyümeye devam ederken bu yeni yolculuğa kendini hazırlamaya çalışan okuyucularıma bir kaç gözlem sunmak istedim. Henüz daha sorumluluk bilincinin farkına varamamışken alınması gereken bir çok kararla yüzleşmek zorunda kaldığımız, daha hayatı anlamamışken ve kendi küçük dünyalarımızda başrol oynamaya devam ederken bir anda büyümek zorunda bırakıldığımız o en dolu dolu yaş 17 için bu yazı. 18 olmaya bir kala, yetişkin ve çocuk olmanın arasında bir yerde, genelde en acımasız taraflarıyla karşıladığımız hayatın seçim yapmamızı beklediği,çevrenin düşünceleri en kolay kirletebildiği aslında küçücük ama kocaman yoran bir 17. Şimdi siz sanıyorsunuz ki, en yakın arkadaşınızla yollar ayrılınca, en yakınınız tarafından ihanete uğrayınca, belkide ilk kez ‘çok seviyorum’ dediğiniz o insan sizi hiç sebepsiz bırakınca hayat yaşanılması çok zor bir hal oluyor. 17 yaşımdayken yazdığım yazıları okusanız şüphesiz ki hayatın bana gerçekten acımasız davrandığını düşünmek için bir çok sebep bulursunuz. Aslında hiç öyle olmayan durumları nasıl…
10 Maddede Ekşi Sözlükte ‘Üniversite’
Üniversite sınavına hazırlanırken rehber öğretmenimiz internette genç kitlenin oldukça aktif kullandığı sözlülerde üniversitenin nasıl tanımlandığına dair bize bir kaç örnek sunmuştu. Üniversite öğrencilerinin ağzından üniversitenin tanımlarını okumak bir fikir edinmek için oldukça iyi bir yöntem gibi gözüküyor. Genelde mizah amaçlı kullanılan bu platformlar farklı tecrübeleri konu başlıkları altında incelemek için fırsat yaratıyor. Bende bu başlık altında ekşi sözlükte ‘üniversite’ konu başlığı altında beğendiğim en iyi on yorumu sizlere sunmak istiyorum! 1- Öğrenciyi adam yapan yer. Lisenin kollektif yaşamından sonra insana kendi sorumluluğunu almasının öğreten, birey olduğunu hatırlatan, sadece hayatta bir süreç olarak görülmemesi gereken, insanın ileriki yaşamında hayattaki duruşunu belirleyen, kişiye, ders dışında da çok şey kazandıran eğitim kurumu. 2- İlk üniversiteler 12. yy’da şekillenmeye başladılar. Rönesansın gelişi ile üniversite hem soylu gençlerin hemde dönemin dahilerinin gittiği bir yer oldu. Pozitif bilimler, tıp, edebiyat ve dinbilim dersleri en popüler olanlardı. Dikte sistemiyle öğretim yapılırdı, kaynak bulmak çok zordu ve genelde okulu…
İstanbul’da Üniversiteli Olmak
Lisansımın bitmesine çok az kalmışken 1 Konu 4 İçerik kategorisinde hazır Üniversite konusunu işliyorken üniversiteyi İstanbul’da okumanın avantajları ve dezavantajlarını anlatan bir yazı yazmak istedim. Üniversite sınavının ardından tercihlerinizde ilk sıraları bu şehire ayırmak gibi bir hedefiniz varsa İstanbul’u birde yaşayandan dinlemenizde fayda var. Hadi başlayalım! Ben Lisans eğitimim için İstanbul’u gerçekten çok istemiştim. Üç senedir burada yaşıyorum ve bu süre zarfında avantajları ve dezevantajlarının bir çoğu ile yüzleştiğimi söyleyebilirim. İstanbul büyük ve gerçekten pahalı bir şehir. Zaman zaman nasıl oluyor da aynı topraklar üzerinde bu kadar gözle görülebilir bir para farkı olabiliyor anlamıyorum ama İstanbul üniversite okumak istiyorsanız yüksek miktarlarda paraları gözden çıkarmanız gerekiyor. Burada bir üniversite kazandığınızı düşünün, ilk önceliğiniz bu şehirde yaşayabilmek için bir yurt veya ev bulmak olacaktır. Ben kayıt sürecimin ardından ilk önceliğimi yurtları gezmeye vermiştim. Bu süreçte vereceğiniz karar gerçekten büyük bir önem taşıyor çünkü tüm üniversite hayatınıza etki edebilecek bir kararla karşı karşıya…
Tüm Yönleriyle İkinci Üniversite
Aynı anda iki diplomayla mezun olma hedefi İstanbul’a gelirken verdiğim bir söz ile başladı, İstanbul’da bir okul yazabilmemin tek şartı çift diploma ile mezun olmamdı. Çoğunuzun aklında ‘Neden ÇAP değilde farklı bir üniversite?’ sorusunun canlandığını biliyorum. Çünkü tercih yaptığımdan beri bu soruyu sıkça duydum. Bu yazıda ikinci üniversite için karar sürecimden başlayarak, tercihlerime ve kazandıktan sonra hissettiklerime kadar her şeyi bir bir anlatmayı ve aklında böyle bir fikir taşıyanlara yardımcı olmayı amaçlıyorum. Üsküdar Üniversitesi’ndeki Lisans eğitimim (Yeni Medya ve Gazetecilik) devam ederken ikinci senemde tekrar YGS sınavına başvuru yapmak istedim. Üniversite sınavına girerken hissettiğim stresten uzak olunca ortaya nasıl bir sonuç çıkacağını merak ettiğim için herkesle bir tekrar sınava girdim. Şunu söylemeden geçemeyeceğim, ilk sene girerken yaşadığım heyecan ve stresten o kadar uzak ve rahat bir sınav süreci oldu ki, zaten bir üniversite kazanmış olmanın rahatlığı tuttuğum kaleme kadar yansıdı. Yavaş yavaş, stres yapmadan, acele etmeden ve ‘Acaba kaç puan…