Bir Avuç Anı

Bir umutsuz ‘umut’ arayışı

Bazen olmak istediğimiz yerde olmadığımızdan, somut bir neden yokken yorgun hissederiz. Bazen hayat sürekli güler yüzümüze -ya da biz sorunları göremeyecek kadar mutluyuzdur- bazen de hiç gülmez, tüm somurtkanlığıyla karartır içimizi. Ardımda kocaman bir sessizlik bırakıp Çeşme’ye koşmak istiyorum. Ancak yaptığım tek şey televizyonun karşısına geçip, elime varlığını bile gözardı ettiğim günlüğümü alıp bir Beatles şarkısı mırıldanmak. Bedenimin belkide 17 yıldır ilk kez bu kadar isyan edeceği, yorgunlukta çığır açacağım geleceğimin rotasını belirleyecek olan şu aylar beni benden alıp yerden yere çarpıyo resmen. Zorlu üniversiteye hazırlık maratonunun içinde kaybolmuşken hayallerim hala aklımın en sesli alarmına sahip köşesinde. Her yeni günde ‘Bugün hayallerine ulaşan yolda ne yaptın?’ diye sorarcasına iç sesimle savaşıyorum. Bu yıl farklı olucaktı cümlesinin yükü altında bir utanmışlık seziyorum kendi içimde.. Sahi, denizede dökmüştüm isteklerimi, çokta içten yazmıştım bir bir hayallerimi. Sonra Karşıyaka’nın güzel manzarası eşliğinde yakıp külleri denize bırakmıştım.. Şimdi hala o kimselere duyuramadığım sessiz çığlıklarımla boğuşuyorum.…

Henüz 17 yaşındayım..

Hayallerle gerçekler birbirine karışır mı hiç ? Hayal diye sarıldıkların gün gelir gerçek olarak çıkar mı karşına ? Ah keşke çıksa. Umuduma umut, yalnızlığıma yeni bir dokunuş katsa. Sahi olur ya yıllarca düşlersin sonra bir anda gerçek oluvermiş. Hayal dünyam öyle uçsuz bucaksız ki.Gökyüzü gibi. Benim gökyüzüm.Sonsuz, haddi yok,sınırı yok,olabildiğine özgür.. Hep olmasını istediğim mavilikte. Müziklerim kuş olmuş, hayallerimi süslüyor.. Kitaplarım gerçek dünyama dökülen yağmur damlalarım..Filmler içimi ısıtan güneş. Gerçeklerse kara bulutlar.Öylesine can sıkan hayatımı karartan.. Daha çok gecenin karanlığında aydınlanır benim masmavi gökyüzüm.Kuşlarım insanlar derin uykudayken havalanır.. Güneşim karanlık gecelere doğar.. Aşklarım aynı yıldızın altına düşmez hiç.. Umutlarım tükenmek bilmez..Her yıkılışta ayağa kaldırır hayallerim.. Aklım düşle gerçeği ayırt edemez. Benim nefesim bana asla yetmez.. Daima daha uçuk kaçık hayallere açılır yüreğim.. Her gece, hayal dünyama açılan bir pencere.. Uykuyla kapanan, umutla açılan.. Sonsuzluklar içindeki sonsuzluğum.. Daha küçücük bir kızken arkadaşlarının aksine prenses olmayı değilde dans etmeyi, zengin olmayı değilde…

Üşüyorum. Havanın soğukluğundan değil ama hayatımın soğukluğundan..

Yorgun hissediyorum. Daha 17 yaşında çok yorgun. Normal mi bu ? İnsanlar onca yaşanmışlıklara rağmen 80-90 yaşına kadar savaşırken benim daha bu yaşta bu kadar güçsüz hissetmem normal mi ? Hani üşürsün. Isınmak için çeşitli imkanın vardır. Ama ulaşamazsın bazılarına ya da var olanı bile kullanamazsın. Her sabah erkenden sıcacık yatağını bırakıp, buz gibi soğuğa adım atmak gibi mesela. Mecbur kalırsın. Akşam o battaniyenin altına gireceğini bilsende kızarsın. Böyle bişey. Battaniyem var. Ailem var, arkadaşlarım var, beni seven bana değer veren insanlar var. Varlıkları umut oluyo hayatıma sıcaklıklarını daima hissediyorum. Ama her zaman yanımda olamıyolar işte.Onların sıcaklığını hissedemedim gün ortası var birde. Onlar evde bıraktığım battaniyem, aşkım içimi ısıtan kahvem.. Onlar varken üşümüyorum, sorunlar yok. Ama her zaman yanımda olamıyolar ki. Her daim sıcaklıklarını hissedemiyorum. Onların olmadığı battaniyesiz, kahvesiz gün arası. İşte ben tam o sıra çok üşüyorum. Bütün sorunlar kar olup yağıyo sanki üzerime. Tek başıma oluyorum. Akşam herşeyini…

”Ben seni böyle yetiştirmedim. Ben seni bu kadar güçsüz yetiştirmedim ki…”

Ah o savurduğumuz ön yargılarımız. Kimin ne yaşadığını bilmeden sorgulamalarımız.. Eskiden o kadar umrumda olur du ki. O kadar çok takardım ki insanlar hakkımda ne demiş, ne konuşmuş. Söylenilen tek bir sözü saatlerce takardım kafama. Kendimi yiyip bitirirdim. Canımı yakardı konuşulanlar, insanların yalan yanlış uydurmaları.. Hiçbişey bilmeden atıp tutmaları.. Böyle konuşulanları kafaya takıp gözyaşı döktüğüm bir gün babam ağladığımı farkedip yanına çağırmıştı beni hiç unutmuyorum. Ben onunla pek paylaşmam böyle şeyleri, baba sonuçta. Anlatmam. Aldı karşısına beni başladı konuşmaya. Ben konuması bitsede odama gidip rahat rahat ağlasam diye düşünürken kollarımdan sıkıca tuttu beni. Ne olduğunu anlamadım bile. ‘Ece !’ dedi. Yaş gözümden aktı akıcak, zaten moralim bozuk.. ‘Neden ağlıyosun?’ dedi. Korktum dedim kızıcak heralde. Babam çünkü hoşlanmaz bizim gözyaşı dökmemizden. Küçüklükten beri ağlamadan konuş der hep. Kızdı sandım. Sandıkça daha çok akıyo gözyaşlarım, durduramıyorumda… Birde içimden ‘Allahım nolur durdur. Durdur akmasın’ diye yalvarıyorum. O an babam bana hayatımda asla unutamayacağım…

Yıllar önce kaybettiğim DEDEM İÇİN..

  Ben sana hiç sarılamadım, elini tutup dolaşamadım, kucağında masal dinleyemedim, doya doya öpemedim..   Hep başkalarından dinledim seni, nasıl biri olduğunu, nasıl konuştuğunu hep başkaları anlattı bana. Seninle olan anılarım o kadar az ki. Hayal meyal. Onlarda da yataktasın zaten. Felçlisin, kıpırdamadan yatıyosun.  Bugün konuştuk daha senden. Annem anlattı. Nasıldı dedim? Nasıl bir insandı? Anlattı seni bana. Annem bana hamileyken iş yaptırmazmışsın ona. Otur dermişsin, başkası yapsın iki canlısın sen. İnsanın dedesiyle hiç anısı olmaz mı ? İnsan dedesine doya doya sarılmaz mı ?  Ablam anlatırdı. Onlarla oynarmışsın. Kucağına alırmışsın. Hep kıskandım, çocukluk işte.  Hayal meyal hatırlıyorum bayramda elini öpmeye gelirdim koşa koşa. Annem tutardı, sarılamazsın ‘hasta’ derdi. İçimde kalırdı hep.  Dedeciğim ben geldim derdim kaldırır başını usulca bakardın bana. Yastığının altından para çıkarır verirdin. Dahası yok ama. Ne sarılabildim ben sana ne de doya doya öpebildim. Doğumgünlerimi sırf sende gör diye yanında 2. kez kutlarmışım annem söyler. Mumu…

Gözyaşlarına elveda, Yeni Bir Güne Merhaba

Belki yazmaman gereken bir yazı, belki fazla özel hayatım ama en azından paylaşmak iyi olur diye düşünüyorum.   Dün babamla ufak bir tartışma yaşadım. Altta kalmayan bir yapıya sahip olduğumdan ben bağırdım o da bağırdı. Anlıycağınız küçücük bir tartışma alevlenerek büyük bir soruna dönüştü. Tabi bağrışmalar falan olunca ağlamak kaçınılmaz. Hele ki benim kadar duygusalsanız. Kaç saat ağladığımı bilmiyorum. Kendimi çantamın içine birkaç parça eşya koyarken buldum. Her zaman böyle yaparım. Sorun olduğu zaman savaşmak yerine kaçarım,uzaklaşırım evden. Genelde gittiğim yer anneannemin yanıdır. Bahçesinde zaman geçiririm. Düşünmek kendinle baş başa kalmak için harika bir yerdir. Yine öyle yapmaya karar verdim. Planı kafamda hemen oluşturdum. Çantayı kenarıya koyup dünyanın en güzel uykusunu uyudum. Bilirsiniz işte ‘Ağladıktan sonra uyunan uyku, dünyanın en güzel uykusudur’..   Sabah gözlerimi açtığımda Gizem yanıbaşımdaydı.  Önce şaşırdım, sonra anladım. Annem arayıp çağırmış, çünkü aile sorunlarında en iyi gelen şey olayın dışında bir arkadaştır. Zorla yataktan kaldırdı beni…

Yüzümü gülümseten, ve bu yazıyı yazmamı sağlayan okuyucuma hitaben..

Aslında hiç yazmayı düşünmediğim akşamlardan biri. Balkonda oturdum twitterda zaman öldürüyorum.. Ama bu yazıyı yazmama sebep olucak biri çıktı karşıma, onun sayesinde parmaklarım klavyeyle buluştu. İlk yazmaya başladığım zamanı hatırlıyorum. Günlüğümü önüme koyup, tek tek beğendiğim cümleleri ayırıp güzel bir yazı çıkarmıştım ortaya. Paylaşmaya bile korkmuştum. Nasıl oldu acaba ? Çok mu basit ? Ya beğenmezlerse? diye. Sonra yavaş yavaş anladım ‘blog’ denilen şeyin ne anlama geldiğini. Burası bizim kişiliğimiz, umutlarımız, hayallerimiz. Etrafımızdaki insanların ön yargılarından uzak, yepyeni insanların bizi biz olarak görüp tanıdığı yer. Burası aslında bizim ruhumuz.. Her paylaşımda içimizi döküyoruz. Her paylaşımda tanımadığımız insanlarla dertleşiyoruz belkide. Bazıları bunu anlayamaz. Bir kitabın içinde kaybolmamış, kahve kokusunun verdiği huzurla yağmurlu bir günde pencereden dışarıyı seyretmemiş insanlar bilemez bu duyguyu. Gülüp geçerler, alay ederler. Bu öyle güzel, öyle özel bişey ki. Başka insanlara ulaşabilmek. Başka insanların seni okuduğunu bilmek. Seni sen olduğun için, seni senin edebiyatınla, seni senin yazılarınla seven…

Navigate
Verified by MonsterInsights