Sedat Balun der ki
‘Asla bir şairi sevme
Seni ‘yazmak’ için terkeder’
Bu satırları ilk okuduğumda üzerine baya düşünmüştüm.
Sonra hayatımda belkide hiç yapmamam gereken bir şey yaptım.Bir karar aldım.
AŞK’ı yazıcaktım.
Ama insan yaşamadığı, bilmediği bir şeyi yazamaz.
İşte tamda sırf bu yüzden, sırf ‘yazmak’ için bir insann duygularını kullandım.
‘Ne adilik’ diyenler vardır aranızda eminim.
Ama hayatını bir defter sayfasına sığdıran bir kıza güvenmek yapılabilecek en büyük hatadır.
Bu satırları yazmak için uzunca bir süre bekledim, gözlemledim.
Tam bir yıl..
Bir koca yılımı yazabilmek adına gözlem gözlem yaparak geçirdim.
İşte bu yazıda ‘deney’ imin sonuç raporudur.
Ve inanın gelmiş geçmiş en acımasız yazım budur.
Önce hayalimdeki aşkı planladım.
Deneyim için birine ihtiyacım vardı.
En zor ve ilk adımda buydu zaten.
Şansa bakın ki arayışıma cevap çok kısa bir sürede geldi. Hiç tanımadığım bir insanı hiç bilmediği bir oyunun içine sürükledim. Ve gözlemledim.
Önce kendi duygularımı, sonra onun duygularını..
”Hiç okumayan bir adama kitap okutup, edebiyattan kopukluğuna rağmen satır satır sevgisini yazdırabilmekmiş aşk.”
İlk gözlemlerimi günlüğüme böyle kaydetmiştim.
Ben oynadım, o yaşadı.
Benim senaryom belliydi, o habersizce eşlik etti.
Kitaplardan edinilen duygusal doyum, filmlerin verdiği oyunculuk ve birazda yetenekle inanın önünüzde duran herşeyi küle çevirebilirsniz.
Bir erkeği etkilemek kadar kolay birşey yok bu dünyada.
Çünkü sevilmeye açlar. En çokta sevmeye muhtaçlar. Çünkü yaradılışlarında var.Çabalamak, savaşmak..
Önce aşık ettim. Yavaş yavaş, her adımım planlı.
Aşık olduğunda yapılabilcek, yaşanabilecek en duygusal anları yaşadım, yaşattım.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
AŞIK OLDUM.
Bu planda yoktu. Bir sonraki adım o değildi. Ya da deneyin bir parçası olarak ele almamıştım.
Ben bu ihtimali hiçe saymıştım.
Bir anda ipleri kaybettim. Teker teker.
Kendi yazdığım oyunun yönetmeni ben değildim artık.
Gözlemleri değil, duygularımı yazıyordum.
Ve inanın hayatımın pişman olmayacağım en byük hatasını yaptım. En güzel yanlışımı yaptım.
Ve akışına bıraktım.
Sadece sevdim. Anı yaşadım, tadını çıkardım.
Sonra uyandım ama.
Anladım ki AŞK’ın o denli güzel olmasının tek sebebi benim mantığımla, onun duygularıyla hareket etmesiymiş. Dengelemişiz birbirimizi. Ben taraf değiştirince bütün film koptu.
Uzatmalar oynandı ve penaltılara kaldı.
Olur şey değil. Yazmayı bile bıraktım. Neden başladığımı unuttum ve ‘ayrılık acısı’ denilen o lanet durumun boşluğuna adım attım.
Sonra atlattım. Ama yinede yazmadım. ‘Deney’ imi tamamlamadım.
İşte tam dört ay sonra bu satırları yazarak tamamlıyorum. Neden mi?
Çünkü hissiz yazıyorum bu satırları. Baştaki gibi. Acımasız, tarafsız..
Şimdi unutun.
Sevmeye dair bildiğiniz ne varsa unutun.Ve uyanın. Umursamazsanız, kırılmazsınız.
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez bu hayatta.
Aşk ancak mantık ve duyguların iki insanda toplanmasıyla tat verir.Aksi takdirde sadece acıdan beslenir. Ve inanın acımasızlık asla marifet değildir. Bir eksiktir.
Ben kaybettim.
Yazmak uğruna, kocaman bir aşkı yok ettim.
Ama bulurum yine. Yine satır satır yazarım birini.
İnsan sadece bir kez aşık olmaz, unutun bunu.
Ve asla yapışıp kalmayın. Çünkü sevgiyle, egoyu tatmin etme arasında sanılandan daha ince bir çizgi var.
Bir yıllık gözlemin sonucudur bu yazı.
‘Peki ne öğrendin ?’ diye sorucak olursanız
Şunu öğrendim ;
Yazmak için birini sevmeye değmez.
Yazmak için yaşamak gerekir.
Yaşamak içinde acı çekmeyi göze almak.
Aşk acıdan beslenir ve satırlar hiçbir zaman bunu anlatabilecek kadar anlamlı değildir.