Başkasını eleştirmek, onun hakkında yorum yapmak kolaydır. Zor olan benliğine dönüp kendi ruhundaki eksiklikleri farketmek, onları dile getirebilmektir.
İşte ben bu yazımda zoru başarmayı amaçlıyorum ve sonunun nereye varacağını düşünmeden yazmaya başlıyorum.
En başından başlamam gerek sanırım. Hayattan ilk tekmeyi yediğim ve artık kendi başıma olduğumu anladığım zamandan..
BİR YANIM ÇOCUK HALA
Hayatımın bu evresini sanırım anı defterimin arasında rafa kaldırmışım. Hatırlamak istemediğim zamanlar çünkü çok fazla olay atlattım. İlk kez sorunlarla kendim uğraşmam gerektiğini anladığım ve çuvalladığım dönem.. Önce ilk aşkım dediğim insanın kalbimi kırmasıyla boşluğa düştüm. O yaşarken bitmezmiş gibi gelen duygu yerini hafif bir sancıya, yorgunluğa, kırgınlığa bıraktı. Sonra hayatımın en büyük darbesini yedim, arkadaş kazığı. Yıllarca yanımda taşıdığım, arkadaşlığımız için ailemi bile karşıma aldığım insanın maskesinin ardını gördüm. Ucuzluğunu, yalanları, düştüğü çaresizliğe benide nasıl sürüklemek istediğini.. Arkadaşken farkına varıp gözardı ettiğim ne varsa bir tokat misali yüzüme çarptı ve kesin bi kararla çıkardım o insanı hayatımdan. Ama yorgundum, ne olursa olsun arkamda olucağını düşündüğüm insan, elini tuttuğum adam yoktu artık. Gerçekten yapayalnızdım. Bu dönemlerde öğrendiğim en güzel şeyse ailenin ne olursa olsun yanında kaldığıdır. Kimse yok diye ruhumu bunalttığım bu günlerde gözardı ettiğim aileme yeniden sarıldım. Önce onlara, sonra gerçek dostlara.
Yoluna koydum sanmıştım, onu tanıyana dek.
TOPARLANMIŞTIM SAHİ NEDEN PARÇALADIN?
Çok sevdim. İnanın çok sevdim. Uykusunda izleyecek, saatlerce kameradan konuşabilecek, elini tutup babamın karşısına çıkartabilecek kadar çok sevdim. Bir yılımı verdim, her köşesini anılarla süsledim hayatın. Sırf bir gün gitmek isterse, vazgeçerse baktığı her yerde ben olayım diye. Yaşayabileceğim en güzel aşkı yaşadım. Unutamam, kıyamam. Önümde diz çöküşünü, sarılıp ağlayarak dans edişimizi, denizde birbirimize su sıçratışımızı, elinde kırmızı bir gülle 14 Şubatta kapıma limuzin çekişini.. Ben daha ayrılırken oraya buraya fırlattığım, çöpe atıcam ver şunları salak dediğim eşyaları saklıyorum. Sevdiğimden değil, bidaha öyle sevemediğimden.Yıprattığım, göz göre göre terkettiğim ilişkimin acısını aylarca yüreğimde yaşattım. Sandım ki acıya tutunmazsam kaybederim onu, ne aptallık. Yaptığım en büyük hataysa ayrılığın üstünden geçen onca zamana rağmen, sarılıp anlaşıp ayrılışımıza rağmen yeniden görüşmek istemek oldu. Sarıldığımda huzur bulduğum insanın yabancılaşmasını izledim oturup. Konuşan o değildi sanki. ‘Sana rağmen seni sevmeyi başardım ben’ demişti. O zaman anladım. Aramızdaki uçurumu, kopukluğumuzu.. Ve atlatması en zor döneme adım attım. Yada iteklendim diyelim, ilk adımımda düştüm çünkü.
KİTAPLAR DOLUSU HÜZNÜM OLDU SAYENDE
Ağladım, vurdum, kırdım, yıktım. Önce umutlarımı sonra hayallerimi. Nefret ettim ondan, olabildiğine nefret ettim. Ne kadar sevmediğim huyu varsa onları hatırlattım hep kendime. Annemin kucağında hıçkırdım saatlerce, çikolatalardan kendime bir krallık kurdum. Tam beş kilo aldım. Yorganın altında kaldım saatlerce. Uykuya, birde Tanrı korusun kitaplarıma sığındım. Telefon elimde aramakla aramamak arasında savrulup durdum. Aramadım ama. O da aramadı. Önce kararttığım odamı aydınlattım, sonra da ruhumu. Dostlarım tuttu elimden. Ve yalnızlık korkum karanlığıma gömüldü. Bir an bile yalnız kalmadım çünkü. Alsancaktan, Kuşadasına her yer elimin altındaydı. İzmir benimdi, onun içinde olduğu bu şehir benimdi. Yeni insanlar tanıdım, bir anda en tepeye tırmandım. Bu kez sert düşeceğimi bilerek değil ama. Bu kez emin adımlarla. Ve gelin görün ki dünyanın en acımasız kızı oldum.
KRALİÇE BENİM, SEN KİM KÖPEKSİN
Elinizde telefon cafeden cafeye gezip tüm bakışları üzerinizde yoğunlaştırıyorsanız, hele ki kırgınlığınızı yeni atlatmışsanız korkun kendinizden. Erkekleri parmağının ucunda oynatan, geçmişte ne kadar canını yakan varsa hepsinden bir bir intikam alan egoist bir kıza dönüştüm. Herkese her an ezilmesi gereken bir böcek gibi yaklaştım. Önce arkadaşlarımı korkuttu bu halim, sonra ailemi. Canımı yakan herkesi diz çöktürdüm. Zaten yapabildiğim en iyi şeydir insanları yönetmek. Tek parmağımın ucundaydı dünya, öyle bir his ki bu anlatılmaz. Popülerlik diye yorumladığınız o şey değil bu. Arkadaş çevrene, erkek ırkına, yakınlarına uzağına hükmetme hırsı bu. Düşürdüğüm herkeste daha da güçlendiğimi hissetmiştim.Sonra acımasızlığıma sığınışımdan utandım. Sevdiğim insanlara verdiğim zarardan, kırıp döktüğüm umutlarından.. Asıl uyanışımsa sevgisi gözlerine perde indirmiş beni benden fazla seven bir adamın sarsmasıyla oldu. Umursamaz tavırlarımın karşısında daha fazla duramayıp içindeki bütün öfkeyi kustu. ‘Bak’ dedi. ‘Şu haline bak. Güzel mi sence bu, bu kadar çevre bu kadar insan bu kadar umursamazlık güzel mi? Farkında mısın Ece yazmıyosun bile. Seni sevmek için direndikçe sen kalbinin önüne duvarlar çekiyosun. Ulaşamıyorum sana tamam kabul, ama bak şu haline sende ulaşamıyosun kendine. Geçmişte kalbin kırıldı diye yine aynısı olmak zorunda değil. Bak zaferlerine, ruhunun kanayan yaralarında saklı hepsi’
Hadi lan ordan diyenler vardır aranızda eminim. Ama aynen böyle söyledi.
Normalde olsa ‘Sen kim köpeksin lan’ diyip elime ne geçse fırlatırdım kafasına ama yapmadım, yapamadım. Haklıydı çünkü. Sustum sadece, ağlamadımda.
Ben seni sevmekten, seninle savaşmaktan, seni kazanmaya çalışmaktan yoruldum, dedi.
Ve yüzüne bile bakmadığım, aslına bakarsanız varlığından bile haberdar olmadığım bir insan sessizce girdiği hayatımdan depremle gitti.
Ben kaldım.
Enkazımın arasında, nasıl toparlayacağımı bilmeden, kendime bile itiraf edemediklerimin yüzüme çarpılmış olmasının verdiği şokla nefes almaya devam ettim.
Akıllandım mı peki ?
Hayır. Hala kraliçeyim.
Nasıl yaparım, nasıl yoluna koyarım hiç bilmiyorum.
Ağlamıyorumda artık, yorgunum zira.
Bende böyle öğreniyorum, canım yana yana.
Sevmiyorum kimseyi, güvenmiyorumda.
Ama tam toparlandığım sırada yine parçalayışın hala aklımda, unutmuyorumda.
Yaşattığın acı elbet bir gün senide yakacak.
Ve benim hikayemin sonu elbet tamamlanacak.