Mustafa Kemal Atatürk

2 Posts Back Home

Nutuk’un Son Sayfası: Atatürk’ün Türk Gençliğine Bıraktığı Emanet

Gazi Mustafa Kemal Paşa CHP kurultayında Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel resmi tarih kaynağı “Büyük Nutuk”u okumaya başladı. Nutuk’un okunması tam altı gün 36 saat 33 dakika sürdü. Kongre’nin son günü olan 20 Ekim 1927’de son sayfayı okurken Atatürk’ün sesi kısılmış, gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Gözyaşları içinde son cümleyi okuduktan sonra cebinden çıkardığı mendil ile gözlerinin yaşını silmiş ve alkış tufanı arasında kürsüden inmişti. Bu sırada neredeyse herkes onunla birlikte ağlamaktaydı… Çünkü o son sayfayı ‘’gelecekteki çocuklarına’’ ayırmıştı. Mustafa Kemal Atatürk: Türk Gençliğine Bıraktığım Emanet Saygıdeğer efendiler, Sizi günlerce alıkoyan uzun ve ayrıntılı konuşmam, en sonunda geçmişte kalmış bir dönemin hikayesidir. Bunda, ulusum için ve gelecekteki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktalar belirtebilmiş isem, kendimi mutlu sayacağım. Efendiler, Bu konuşmamla, ulusal hayatı bitmiş sanılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç,…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e

Ben bir adam sevdim. Ömrüm boyunca görebileceğim, yüreğime yar edebileceğim tüm adamlardan daha başka bir aşkla, bambaşka bir tutkuyla. Hiç görmeden, mesela sabah uyandığında güne nasıl başladığını bilemeden, en sevdiği kitabı okurken yüz ifadelerine anlam yükleyemeden, sinirlenince ne tepki verdiğini hiç bilemeden, yüreğimin en derininde, bambaşka bir sevgiyle, varlığını, fikirlerini, cesaretini ve bu dünyaya kattıklarını sevdim. Anılarımda siluetini hiç görmedim ama kendimden bile fazla onun yüzünü ezbere bilirim. Onu anlamayı, onunla yaşamayı ve fikirlerini daima yaşatmayı her zaman borç bildim. Bu 10 Kasım’da ona bir mektup göndermek istedim. Hiç okuyamayacak ama, biz ona kocaman teşekkürler sıralıyoruz her satırda. Belki duyar umuduyla… Paşam, Çok özledik. Öyle sözde özlemek değil ama, yüreğimiz boğulurcasına, içimizde ateşler yanarcasına özledik. Mavi önlük, bembeyaz çoraplar, ilk harçlıklar, ilk kalem tutuşlar.. Hep senin adını, senin yaptıklarını yazdırdılar. Kızgın mısın bize diye merak etmiyor değilim, önümüzü aydınlattığın, bize ‘Ey Türk Gençliği!’ diye bağırdığın yüreğimizi titreten hitabede ne dediysen, ne yol gösterdiysen…

Navigate