Ben bir adam sevdim. Ömrüm boyunca görebileceğim, yüreğime yar edebileceğim tüm adamlardan daha başka bir aşkla, bambaşka bir tutkuyla. Hiç görmeden, mesela sabah uyandığında güne nasıl başladığını bilemeden, en sevdiği kitabı okurken yüz ifadelerine anlam yükleyemeden, sinirlenince ne tepki verdiğini hiç bilemeden, yüreğimin en derininde, bambaşka bir sevgiyle, varlığını, fikirlerini, cesaretini ve bu dünyaya kattıklarını sevdim. Anılarımda siluetini hiç görmedim ama kendimden bile fazla onun yüzünü ezbere bilirim. Onu anlamayı, onunla yaşamayı ve fikirlerini daima yaşatmayı her zaman borç bildim. Bu 10 Kasım’da ona bir mektup göndermek istedim. Hiç okuyamayacak ama, biz ona kocaman teşekkürler sıralıyoruz her satırda. Belki duyar umuduyla…
Paşam,
Çok özledik. Öyle sözde özlemek değil ama, yüreğimiz boğulurcasına, içimizde ateşler yanarcasına özledik. Mavi önlük, bembeyaz çoraplar, ilk harçlıklar, ilk kalem tutuşlar.. Hep senin adını, senin yaptıklarını yazdırdılar. Kızgın mısın bize diye merak etmiyor değilim, önümüzü aydınlattığın, bize ‘Ey Türk Gençliği!’ diye bağırdığın yüreğimizi titreten hitabede ne dediysen, ne yol gösterdiysen koruyamadık işte. Şimdi baksan memleketin haline, çok kırılırsın güvenle seslendiğin nesillere. Siyaset nedir, nasıl yapılır bilemedik işte. Çok geç oldu öğrendiğimizde, küçücükken sorsan, bir hak tanısan biz hala o sandığa yamuk el yazılarımızla Atatürk yazardık. Biz bir seni, bir de senin yolunda bu vatana ömrünü harcayan insanları bildik. Nasıl yaptın bilmiyorum, hayatlarımızdaki ufacık sorunlara yenilirken biz, şimdi böyle böyle ruhumuzu tüketirken sen nasıl başa çıktın koskoca savaşlarla? Fikirlere, kalıplaşmış geleneklere nasıl kafa tuttun? Her yıl biraz daha fazla düşman biriktiriyoruz içimizde. Birlikte savaştığımız herkesle bir bir yollarımızı ayırıyoruz. Kırgınsın öyle hissediyorum. Düşman el olsa, daha kolay olurdu belki, kol kola bir çözümünü bulur, yine çiğnetmezdik değerlerimizi, alışmazdık, düşürmezdik şehitlerimizi. El değil işte, bir yerlerden görüyorsan gerçekten, bizi birbirimize düşürüp, yüz yüze bakamaz hale getirdiler. Bu sene kitaplarda senden daha az söz ettirdiler biliyor musun? Kötünün iyisi dediler, hep yanılan, yanıldığını açıklayan, şimdilerde senin adını siyasetle kirleten adamlara. Kurduğun partide iyi durumda değil aslında, seni, fikirlerini yeteri kadar anlatamadılar. Şimdi bizden sonrakilerin aklına çok küçük yaşta sokmaya başlıyorlar, ilkelerinin getirdiği aydınlığı gölgede bırakacak fikirleri. Nutuk’u okumuyorlar, dinle devleti bile ayırmıyorlar birbirlerinden. Bizi inançlarımızla fikirlerimiz arasında seçim yapmak zorunda bıraktılar. Korkuyorum artık. Yarın ne olacağını bilmediğim bir ülkede seni severken bize dinsiz muamelesi yapan insanlardan, adını kirleten, annene küfreden insanlardan korkuyorum. Ya yaşatamazsak, biz yaşattık diyelim ya gelecek nesillere empoze ettikleri fikirlerle baş edemez, anlatamazsak varlığını, uğruna savaştığın medeniyetin aslında bize neler kazandırdığını? Nasıl yaşarken gördün bu günleri, onca sözünde nasıl anlattın şu zamanda olacakları bilmiyorum ama ben gerçekten korkuyorum. Beni umutsuz sanma. Güzel şeyler de oluyor aslında. Mesela küçücük çocuklar öldüğünü öğrenip hüngür hüngür ağlıyor, stadlarda bayramları kutlamamızı yasakladılar ama bütün millet ellerinde bayraklarla tüm bayramlarda sokaklarda adını haykırıyor. Yanıyor diye üzüldüğün o şehir sana öyle güzel sahip çıkıyor ki, İzmir adınla yankılanıyor. Konuşmalarını ‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa’ sloganlarıyla bölüyoruz, İzmir Marşı düşmüyor dillerden nerede evlatların, orada adın. Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, sevdiğin şarkıları dinleyip, okuduğun kitapları okuyarak seni anlamaya çalışıyoruz. Sana, senin fikirlerine sahip çıkmaya çalışıyoruz. ‘Eğer ülkenizi kurtaracak bir lider beklemekteyseniz, ben size hiçbir şey öğretememişim demektir’ demiştin ya hani, bir kurtarıcı değil, binlercesini yetiştirmeye çalışıyoruz. Onlara seni anlatıp, fikirlerini öğretiyoruz. Bir gün kendi fikirlerine sahip olup, özgürce düşünebilsinler diye bütün çabamız. Seni, fikirlerini gerçekten kendi düşünceleriyle sevsinler diye. Çünkü biliyoruz, ancak bu şekilde kötü düşüncelerle, fikirlerine gölge düşürmeye çalışan kişilerle savaşabilirler. Ancak böyle bir imparatorluğun yıkıntılarından güçlü bir medeniyet yaratan adamı, kendilerinden sonraki nesillere anlatıp, yaşatabilirler.
10 Kasım’da, bu kez 78. defa dirilteceğiz seni, hiç öldürmediğimiz fikirlerini. Çok şey değişti bu ülkede, değişmeyen tek şey sensin, sana duyduğumuz sevgi. Gözün arkada kalmasın, üzülme olanlara. Söz veriyoruz, ne bu ülkeyi ne de geride bıraktığın fikirleri kimseye çiğnetmeyecek kadar senin evlatlarınız. Kusurlarımıza bakma,bu millet uğruna çıkardığın üniforma,vatan için savaşmanın sadece cephede olmadığını, asıl savaşın fikirlere karşı olduğunu daima bize hatırlattı. O fikirlere karşı, adınla, dimdik ayakta, koskoca bir millet var ardında. Sen korkma, sevgin ve ilkelerin bizimle bir yaşadıkça sana dair ne varsa Anadolu’nun bütün topraklarında her gün yeniden hayat bulmakta. Seni hiç unutmayacak, unutturmayacağız. Sende dua et olur mu, bizim için. Adını yaşatacak evlatların için dua et. Seni çok seviyoruz, bize bir vatan armağan eden o adamı, yüreğimizin en derinlerinde, dilimizde ismi, aklımızda fikirleri, her gün bir öncekinden daha fazla seviyoruz. Saygı ve özlemle her 10 Kasım’da göz yaşlarıyla anıyoruz. İyi ki varsın ve asla unutma fikirlerimizde, düşüncelerimizde ve kalbimizde hala hayattasın.