Beklentilerimiz sınırsız, hayallerimiz uçsuz bucaksız.. Öyle öğrettiler çünkü bize, öyle gösterdiler. Gerçekten uzak kurmaca dünyalarda düşlere dalarak masallarla büyüttüler. İzlediğimiz dizilerde fakir diye tasvir ettikleri karakterleri müstakil iki katlı evlerin içinde gösterdiler. Acı yalnızca aşktan doğarmış gibi ayrılığa gözyaşı döken kadınlarla çevrelediler etrafımızı. Daima üç kişilik hikayeleri serdiler önümüze, güzel, saf, paraya asla önem vermeyen bir kadının peşinde koşan iki tane yakışıklı adamla doldurdular akşamlarımızı. Kötüyü hep kötü, iyiyi başına gelen onca şeye rağmen cennete ayak basacak nitelikte betimlediler. Kötü karakterlere hep bir sebep verdiler geçmişlerinde, yaşadıklarının sonucu öyle davrandığını izleyen seyirci anlasın da, hikaye sağlam temeller üzerine kurulsun diye. İyi karakter sanki hiç kötü olmaya sebebi olmamış gibi, yaşadığı her şeye rağmen melekler misali dolanırken etrafta, daima onu her zorluktan çekip çıkaran,gözü kara, cebi dolu baş rollere yer verdiler. Masallarda zaten iyiler hep kazandı, kötüler sonunda cezasını bulup akıllandı. Romanların temelinde her zaman karmaşık aşklar vardı, acı çektiren, düşündüren…
Yazılamayanları Yazma İsteği
Bazen böyle deli gibi yazmak istiyorum. Tam anlamıyla sokak ağzıyla, ne var ne yoksa sayıp dökmek, isim vererek yaşadıklarımı olduğu gibi aktarmaya hasret kalıyorum. Pucca’nın daha sadece blogger olduğu, olan biteni takma isimlerle yazdığı zamanlardan bu yana başına gelenleri tüm yanlışlarına ve baskıcı bir topluma rağmen olduğu gibi kaleme alan bir sürü bloggerla karşılaştım. Özel hayatlarını korkusuzca yansıtıyorlar ya satırlarına bazen gerçekten imreniyorum. Cesaret işi çünkü. Kim ne söyler diye düşünmeden, olduğu gibi her şeyi internet gibi kabus bahçesi bir ortamda yayınlamak baya deli işi. Günlükler öyle değil mesela küfür ede ede içinden geldiği gibi her şeyi yazabiliyorsun. Hani sadece kendine sakladığın sırların, kimsenin bilmediği hiç olmamış saydığın anıların ya da sadece sana özel, seninle alakalı duyguların. Bu insanlar her şeyi, hepsini bire bir döküyorlar bu satırlara, okurken kahkalarla gülüyorsun, şaşırıp kötülüyorsun ama okuyorsun işte. Öyle ya da böyle çekiyorlar seni kendilerine. Bir ara öyle bir şey denemek istemiştim. Hani…