Bir drama queen olarak söz konusu ilişkiler olduğunda dert dinlemekten nefret ederim. En yakın arkadaşlarımın bile aşk hayatlarına dair hiçbir detayı bilmiyorum çünkü genellikle dinlemediğim için anlatmamayı tercih ederler. İki kişi arasındaki sorunlar bende otomatik olarak bir kusma isteği yaratıyor. Böyle önemsiyormuşum gibi de yapamıyorum çünkü tahammül edemiyorum. Bu durumun temelde daha önceki ayrılık psikoloğu deneyimlerime dayandığını düşünüyorum. Bence bizim toplumuzda bir yalancılık hastalığı var. Arsızız bu konuda. İlişkilerde dürüstlük namına hiçbir şeye sahip çıkamıyoruz. Bunun en genel tanımını da hep ‘Sorun Çıkarmamak’ için söylenen beyaz yalanlarla bahane edip açıklıyoruz. Dürüst olabilsek, tamamen kendimiz olmayı becersek hiçbir sorun kalmayacak aslında. Karşıdaki insana en kötü hallerimizi bile olduğu gibi gösterebilsek, yürütüp yürütemeyeceğimiz ilişkinin daha en başından belli olacak. Ama yok, o lanet olası canım cicim zamanında herkes bir aşka susamış melek oluyor. Sanki cennetten düşüp omzunuza konmuşçasına bir tatlılıklar, hiç böyle hissetmedimler, sen nereden çıkıp geldinler.. Kabul, belli bir süre bende…
Dijital Dönüşüm
Yeniye, değişen düzene ve gelişen teknolojiye ayak uydurma karmaşasının arasından doğan dijital dönüşüm kavramı, özünde yaratıcılığı ve inovasyonu merkez alan bir süreçtir. Özellikle pandemi döneminde toplumsal yapının dijital bilgi ve teknolojilere olan ilgisi bu süreci hızlandırdı ve neredeyse tüm sektörler dijital dönüşüme uyum sağlamaya başladı. Peki aslında çok uzun süredir gündemde olan bu kavram günümüzde neden bu kadar önemli hale geldi? Dünya teknolojinin ışığında hızla değişiyor ve gelişiyor. Artık her türlü bilgiye ve ürüne tek tıkla ulaşabiliyor ve hayatımızı kolaylaştıran bu dijitalleşme sürecini benimsiyoruz. Bugün dijitale uyum sağlayamayan herkes teknolojinin ve yeninin gerisinde kalıyor. Dijitalleşme bireysel olduğu kadar kurumsal ve sektörel alanlarda da yeniliğe kapı araladı. Artık hepimiz mobil uygulamaları kullanıyor, e-ticaret sayesinde kolayca istediğimiz her şeye ulaşıyor ve sosyal medyada gördüklerimizi hayatımızda uyguluyoruz. Bu üretim ve tüketim ağına gelen dijital dokunuş, tercihlerimizden yaşam tarzımıza birçok gelenekselleşmiş davranışımızı değiştiriyor ve yeniye adapte olmamıza olanak sağlıyor. Dijitalleşme ile birlikte tüketici davranışları…
Geç Kaldığım Tüm Teşekkürlerim
Şimdi sen gözlüğünü usulca takıp telefona gömülünce mutfaktaki kanepede, ne yazının başlığı ne de aşağıya uzanan satırlarım gözünü korkutmasın. Neden şimdi diye de sorgulama, iki kaşının arası kırışmasın. Çok değil, 24 senedir söyleyemediğim her şey işte bu yazı. Keşke daha sık söyleyebilseydim ama sevginin söylemeden de gösterilebildiğini ben zaten senden öğrendim. Buse, bir bayram alışverişinde o beğendiğim çantanın aynısını almak istediğinde asılan yüzüme bakıp abla olduğumu hatırlattığında, bir örnek giyinirken bile annem taktığım tokanın rengiyle usulca fark yaratmaya çalıştığında mesela. Heves kırmamak gerektiğini öğrendim. O hiç bitmeyen iş seyahatlerinden döneceğin günü sayarken mavi boncuklu binada, bir sabah ansızın odamın ortasında beliren dört tekerlekli bisikleti görünce öğrendim. Hatırlarsın, renkliydi tekerlekleri. Üçüncü ve dördüncüyü birlikte sökmüştük artık düşmeden sürebildiğimde.. Öğrendim ki eğer istersem, her şeyi yapabilirim. Lahana bebeğim elimde, tavşan terliklerimle Teletabiler’i izlediğim her sabah beni öpüp gittiğin işinde öğrendim. Eğer buzluğumuzda sürekli o sevdiğim dondurma olsun istiyorsam, babam çalışmak zorundaydı. Kuzenlerim…
Sevdiğim Tüm Erkeklere
İçimi ısıtan o ilk gülüş, kalbimi paramparça eden o ilk ağrı, ansızın gelen ilk öpücük.. Aşkın içinde sayısız endişe, bolca karmaşa ve asla anlayamasakta ruhu besleyen bir algoritma var. Sorsan, her ne kadar biz yaşamış olsakta yitip giden nice anıya ev sahipliği yapıyor kalbimiz. Yükü ağır, ne öylece sahip olabiliyor ne de arkanı dönüp hepsine hemen küsebiliyorsun. Ama heyecanlı, bir anda seni bambaşka bir insan yapabiliyor. Bazen aynaya bakıp kendini tanıyamayacak bir hale geliyor, üstelik bile bile hata yapma cesareti gösteriyorsun. Ben 24 yıllık ömrüme bolca hata sığdırdım. Kimi öyle hafif, öyle çocuksuydu ki hatırlamaya çalışınca ufacık bir sızı bile vermiyor bana. Bazısı körü körüne bağlılık, benliğimde uzağa adımlar saklıyor içinde. Çocukken, henüz işin içine hesap kitap girmemişken bunu anlamlandırmak çok daha kolaydı. Seviyorum demekte ağzımızda sakız. Bazen hiç sorgulamadığımı hatırlıyorum. ‘Seni seviyorum’ demek öyle kolay bir şeydi ki söylerken gerçekten bunu hissedip hissetmediğimizi bile sorgulamak gelmezdi içimizden. Daha küçücükken,…
24. Yaş Dileğim Gerçek Oldu!
Bu yazıya başlamadan önce kem gözlerinizi çıkarmanızı rica edeceğim zira bu gökyüzünün görüp görebileceği en güzel dönemlerimden birindeyim. Çok mutluyum ben ya! Ama öyle böyle değil. En son bunu bu kadar içten ne zaman söyledim hatırlamıyorum ama hayatımdaki her şeyi yoluna koyuyor gibiyim. Tek şey hariç; Aşk. Onu da oturup beklemek bana göre değil zaten. Aman napayım ya olacaksa en iyisi olsun bari diye diye kendimi yalnızlığa alıştırdım şimdi de biri gelir düzenim altüst olur diye ödüm kopuyor. İstanbul’da geçen onca seneden sonra evim, işim, ailem, arkadaşlıklarım her şeyim tam tıkırında. Bunu buraya yazdım ya şimdi iki gün sonra başıma gelmeyen kalmaz eminim. Aman napalım, mutlu oluyoruz diye hiç konuşmayalım mı yani. Şimdi kısa bir özet geçeyim, malum bir süredir yazmadım. Hiç beklemediğim bir anda, hani böyle ‘Kariyer planında 5 sene sonra kendini nerede görüyorsun?’ diye sorduklarında verdiğim cevabın karşılığı bir iş teklifi aldım. O kadar ani oldu ki korktum.…
Sosyal Medya Reklamları 1 Ocak’ta Yasaklanıyor! Peki Şimdi Ne Olacak?
Bizim “Sosyal Medya Yasası” olarak bildiğimiz 7253 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 1 Ekim 2020 itibarıyla yürürlüğe girdi. Bu kanun kapsamında sosyal ağ sağlayıcılarına (Kullanıcıların internet ortamında sosyal etkileşim amacıyla metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkan sağlayan gerçek veya tüzel kişiler) çeşitli yükümlülükler getirildi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun sosyal ağ sağlayıcılarına “temsilcilerini belirlemeleri” için tanıdığı üçüncü uzatmalı süre 1 Ocak 2021 tarihinde bitiyor. Eğer sosyal medya platformları 1 Ocak 2021 tarihine kadar resmi temsilciler belirleyip bildirmezse, BTK bu platformlara reklam verilmesini yasaklayacak. Sosyal Medya Yasası Maddeleri Türkiye’de günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurtdışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının, en az 1 kişiyi Türkiye’de temsilci olarak belirlemesi gerekiyor. Bu kişinin iletişim bilgilerine, kolayca görülebilecek ve doğrudan erişilebilecek şekilde internet sitesinde yer verilecek. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcılarına 10 milyon…
Türkiye’de İnternet ve Sosyal Medya Kullanımı Verileri | 2020
Herhalde en dijital yılımızı geride bırakıyoruz.. 2020, Covid-19 Pandemisi ile her şeyi dijital üzerinden yürütmek zorunda kaldığımız, zamanımızın büyük çoğunluğunu sosyal ağlarda geçirdiğimiz bir yıl olarak akıllara kazındı. Hal böyle olunca, geçen yıllara oranla internet ve sosyal medya kullanımı istatistikleri de değişti. We Are Social her yıl sosyal ağ kullanımından mobil ödemelere, e-ticaret pazarından sosyal medya reklam harcamalarına kadar küresel birçok detaylı metrik yayınlıyor. Ben Lisans Tezimi yazarken de birebir We Are Social’ın verilerini baz almış ve araştırma sorularıma karşılık varsayımlarımı bu veriler doğrultusunda sunmuştum. En dijital yılımız 2020’yi sektörel bazda değerlendirirken de We Are Social’ın Digital 2020 Raporu’na göz atmakta fayda var. We Are Social Digital 2020 Raporuna göre Türkiye’de İnternet Kullanımı Verilerinde Öne Çıkan İstatistikler Türkiye’deki 16-64 yaş arası kullanıcıların mobil internet kullanımı günde 4 saat. Mobil internet kullanımında harcanılan zaman ile Türkiye dünya ortalamasının üstünde. Türkiye’nin bu yıl internet penetrasyonu (İnternet’i kullanan nüfusun genel nüfusa oranı) %74…
Yeni Dünya | Ebru Ceylan Özcan
Blog Yazarından Birkaç Cümle: Bazı insanların hayatınıza katılışının sunduğu değer paha biçilemez, sanki yolunuzun bir noktada kesişmesi bu karmaşanın arasında size sunulmuş bir hediye gibidir. Ebru da benim için onlardan biri. Naifliği, eğlenceli hali, güçlü tavrı ve her ne olursa olsun bir arkadaştan alabileceğiniz en güzel duyguları hayatınıza kendi yorumuyla katışı.. Canım Ebru, önce hayatıma sonra kendimi öyle ya da böyle ifade etmeye çalıştığım bu gökyüzüne dokunduğun için çok teşekkür ederim. Bu blogun okuyucuları eminim ki seni çok sevecek, o yüzden en kısa zamanda bir blog açtığın haberini almayı canı gönülden diliyorum. Daha sonra seve seve, büyük bir heyecanla seni Konuk Yazar kategorisinde ağırlayacağım. Bana hayatı en güzel noktasından sevmeyi hatırlatan gözlerindeki o ışık hiç sönmesin. Elinin değdiği her şeyi güzelleştirdiğini asla unutma. Çünkü bu çok nadir sahip olunan bir özellik. Güzel yüreğine, cesur kalemine sağlık. İyi ki yazdın! Söz Sırası Sende: Ebru Ceylan Özcan Herkese merhaba, öncelik canım Ece, bu…
Yasak Elma: Adem, Havva ve Lilith
En başa döndüğümüzde insanlığın Adem ve Havva’nın topraktan yaratılması ile başladığı kabul edilir. Aslında hikaye çok basit, iblis geliyor, yasak elma yeniyor ve insanlık ilk kez iradesizlikle sınanıp cennetten kovuluyor. Gerçi elma olduğu bile kesin değil, bu nedenle çoğu kaynakta cennetin kapılarını biz insanlara kapatan şeyin yasak olan ağaçta yetişen bir meyve olduğu söyleniyor. Bazı kaynaklar Havva’nın cennet bahçelerinde masumca gezerken şeytanın oyununa gelip meyvenin tadına baktığını sonra da Ademe yedirdiğini söylüyor. Bu nedenle insanlık tarihindeki ilk kadın bile yaptığı hatayla, cinselliğin kapılarını aralamasıyla anılıyor. Ancak Musevilik ve Hristiyanlık gibi bazı inançlarda yer alan efsaneye göre Adem’in ilk karısı, yani yaratılan ilk kadın Havva değil, Lilith. Aslında bu yasak elmadan da öncesi, ilk kadının ilk adamın üstünlüğünü reddetmesi var. İlk Kadın, İlk Eş, İlk İsyan: Lilith Bazı inançlarda yer alan, bazılarında hiç anlatılmayan, tüm kötülüklerin ardına adı yazılan, İslam’da hiç yeri olmasa da çoğu inanışta kabul gören bu efsane; Adem’e…
Bu İşte Bir Yalnızlık Var
Bir çoğunuzun hakkımda bir çok yargısı, adımın önüne eklemekten zevk aldığı bir çok sıfatı var. Biliyorum. Siz cesaret edip söylemeseniz de, susup dile getirmeseniz de ben fark ediyorum. Bazen gözlerinizle, bazen sessizliğinizle, bazen arkamı döndüğüm an dile getirdiklerinizle belli ediyorsunuz. Diyorsunuz ki; Kendini nasıl bu kadar önemli zannedebilir, şu koca dünyada eşsizmiş gibi davranabilir? Aklınızdan geçen her şeyi inanın biliyorum. Hayatınızı öylece kelimelere döküp insanların ayaklarının altına serdiğiniz zaman herkese onun hakkında yorum yapabilme hakkı da sunuyorsunuz bir yerde. Ben bir süre önce yazarken, kelimelerim yanlış anlaşılır korkusuyla defalarca okurdum kalemime yansıyanları. Çünkü onaylanmamak ya da yalnız bırakılmaktan çok korktuğum zamanlarım oldu. Aslında sandığınız gibi kendimi bir şey zannetmek, bu sanal dünyanın içinde olduğumdan fazlasını hissettirmek öylece yaptığım bir şey değildi. Özümde o kadar yoğun bir duygusallıkla baş etmeye çalışıyordum ki yazmaktan ötesi kurtarmadı sadece. İçimi öylesine insanlara açınca en güvendiğim yerlerden gelen saldırıyı göremediğim için durmadan düşüp, kalktım. Sesim…